Türkiye'de trafik güvenliğini artırmak amacıyla, 4. Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında önemli bir adım atılıyor. Meclis’e sunulmak üzere hazırlanan yeni yargı paketi, özellikle trafik kurallarını ihlal eden sürücülere yönelik yaptırımları sertleştiriyor. Buna göre, alkollü ya da uyuşturucu etkisi altında araç kullanan kişilere 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilebilecek.
Yeni düzenlemeyle birlikte trafik güvenliğini tehlikeye atan davranışlara karşı cezai müeyyideler sadece para cezasıyla sınırlı kalmayacak, aynı zamanda hapis cezası da bir seçenek olarak uygulanacak. Bu adımın amacı, Türkiye genelinde özellikle ölümlü ve yaralanmalı kazaların önüne geçmek, caydırıcılığı artırmak ve trafikte daha güvenli bir ortam oluşturmak.
ALKOLLÜ VE UYUŞTURUCU ETKİSİ ALTINDA ARAÇ KULLANANLARA HAPİS GELİYOR
Yeni yargı paketinin en dikkat çeken maddelerinden biri, alkollü veya uyuşturucu etkisi altında araç kullananlara yönelik cezaların artırılması. Mevcut yasal düzenlemeler sürücü belgesi iptali veya idari para cezası gibi uygulamalar öngörürken, artık bu fiil doğrudan hapis cezası ile sonuçlanabilecek.
Yasa taslağına göre, trafik güvenliğini tehlikeye atmaktan bağımsız olarak, yalnızca alkollü veya uyuşturucu etkisi altında olduğu tespit edilen sürücüler bile 6 ay ile 2 yıl arasında değişen hapis cezalarıyla yargılanabilecek. Bu madde, özellikle kamuoyunda tartışma konusu olan “trafik kazasına karışmadıysa ceza uygulanmaz” anlayışının önüne geçmeyi hedefliyor.
KİRALIK ARAÇ SUİSTİMALLERİNE KARŞI ÖNLEM
Yeni düzenlemeyle birlikte kiralık araçlar üzerinden yapılan dolandırıcılık ve suistimaller de yasal yaptırımlarla karşılaşacak. Özellikle son yıllarda artış gösteren, kiralanan araçların iade edilmemesi, parçalarının değiştirilmesi veya suçlarda kullanılması gibi durumlara karşı Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik öngörülüyor.
TCK’nın 155. maddesinde yapılacak düzenlemeye göre, motorlu kara taşıtlarında güveni kötüye kullanma suçu artık nitelikli hal sayılacak. Bu kapsamda suçun cezası bir kat artırılacak, yani bu tür suçlara karşı devlet daha sert ve net bir duruş sergileyecek.

SİLAHLA HAVAYA ATEŞ EDEN MAGANDAYA 5 YILA KADAR HAPİS
Toplumun güvenliğini tehlikeye atan bir diğer konu olan silahla rastgele ateş açma, artık çok daha ciddi cezalarla karşılık bulacak. Özellikle düğün, nişan ve asker uğurlama gibi etkinliklerde havaya ateş açılması birçok kez can kaybına veya yaralanmalara yol açtı.
Yeni paketle birlikte, silahla tehlike yaratan davranışlar suç kapsamına alınacak. Mevcut düzenlemeye göre 6 ay ile 3 yıl arasında değişen hapis cezaları, 1 yıldan 5 yıla kadar yükseltiliyor. Ayrıca bu fiil, toplu alanlarda veya meskun mahalde işlenmişse, ceza yarısından bir katına kadar artırılabilecek.
Buna ek olarak kamuoyunda “kurusıkı” olarak bilinen, ses ve gaz fişeği atan silahlarla yapılan eylemler de artık ceza kapsamına dahil edilecek. Bu tür silahlarla rastgele ateş eden kişiler de aynı şekilde 1 yıldan 5 yıla kadar hapisle yargılanabilecek.

TRAFİK GÜVENLİĞİ YALNIZCA KAZAYA BAĞLI OLMAYACAK
En dikkat çekici düzenlemelerden biri, trafik güvenliğini doğrudan tehdit etmese bile sürücünün alkollü ya da uyuşturucu etkisi altında olması halinde cezalandırılacak olması. Bu maddeyle birlikte yasa, potansiyel tehdit oluşturan tüm davranışlara karşı kapsamlı ve önleyici bir yaklaşım benimsemiş olacak.
Sadece sonuç odaklı değil, tehlike potansiyelini taşıyan fiillere karşı da yaptırım getirilmesi, yasanın proaktif bir güvenlik perspektifiyle hazırlandığını gösteriyor. Bu kapsamda toplumda trafik kurallarına karşı oluşmuş olan ihmalci yaklaşımın da değişmesi bekleniyor.
YASA NE ZAMAN YÜRÜRLÜĞE GİRECEK?
Hazırlıkları tamamlanan 4. Yargı Paketi, kısa süre içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulacak. Yasalaşma sürecinin ardından yürürlüğe girecek düzenlemeler ile birlikte hem trafik kazalarının azaltılması, hem de toplumun genel güvenliğinin sağlanması hedefleniyor.
Uzmanlar, caydırıcı hapis cezalarının alkollü sürücü vakalarını azaltabileceğini, ayrıca silahlı magandalığın önüne geçebileceğini belirtiyor. Hükümet ise bu düzenlemenin sadece cezalandırma değil, önleme ve bilinç oluşturma boyutunda da etkili olacağını savunuyor.





