Prof. Dr. Halil Tekin, kazı çalışmalarının gerçekleştirildiği bölgenin 6 Şubat'taki depremlerin merkezinde kaldığını, kazı evlerinin de "asrın felaketi"nde kısmen de olsa zarar gördüğünü belirtti.
Buna rağmen kazılarda değerli bulgulara ulaştıklarını anlatan Tekin, buluntular arasındaki çömlek üzerindeki 8 bin yıl öncesine ait olduğu değerlendirilen mimari bir yapının resmini örnek alarak bir bina inşa ettiklerini, ayrıca bir kerpiç evin de yapıldığını söyledi.
Söz konusu yapının birden fazla kata sahip ve balkonlu olduğunu, balkon özelliğinin tarih öncesi Anadolu mimarisinde ilk kez görüldüğünü vurgulayan Tekin, kazı alanında binaların sadece taş temellerine ulaştıklarını, binaların üst kısımları hakkındaki bilgiyi çanak-çömlek üzerindeki boya bezek şeklinde yapılmış desenler sayesinde edinebildiklerini ifade etti.
Tekin, şunları kaydetti:
"Amacımız, kazı evimizin bahçesinden başlattığımız arkeopark çalışması çerçevesinde bazı binaların ziyaretçiler tarafından algılanabilmesini sağlamak çünkü kazı alanlarında bunların sadece karbonlaşmış örneklerini buluyorduk. Görmüş olduğunuz ahşap bina tamamen kilden yapılmış kap kacaklar üzerindeki boya bezeklerden esinlenilerek ve örnek alınarak ayağa kaldırıldı ve bu ilk kez oluyor. İlk kez böyle bir şey yapıldı. O dönemin binasını yani günümüzden 8 bin yıl önce Kahramanmaraş'ın güneyinde Neolitik Çağ'ın son aşaması dediğimiz dönemde binaların nasıl olduğunu görebiliyoruz. En az iki katlı olmalı, altta muhtemelen küçükbaş hayvanlar tutulmalı, ikinci kat yaşam alanı ve orada belki de büyük olasılıkla bazı bitkilerin kurutulduğunu düşünüyoruz."
Tekin, yapının en ilginç kısmının çatı bölümü olduğunu ve Anadolu'nun bilinen geleneksel, düz dam yöntemine göre farklılıklar gösterdiğini ve bunların kırma çatı şeklinde inşa edildiğini söyledi.
Diyarbakır'da Ilısu Projesi kapsamında yapılan, kendilerinin yürüttüğü çalışmalar sırasında bulunan bir kap parçası üzerinde de "kırma çatı biçimi" diye tabir edilen boğa boynuzu şeklinde uzantıları olan yapının görselinin olduğunu dile getiren Tekin, "Bunlar aslında merkezileşmenin yani artık basit köy hayatından daha karmaşık, hiyerarşisi olan yapıya bizi götürüyor. Bunların içlerinde, kazı alanlarında mesela sayma amaçlı hafıza pulları dediğimiz veya benim Türkçeleştirerek 'sayaç' dediğim sayma ile ilgili olarak kilden veya taştan yapılmış nesneler de vardı. Bu da gösteriyor ki bir kayıt var. Henüz yazı yok, yazının keşfedilmesi için daha 3 bin yıla yakın bir zaman var. Onun öncüllerini görmeye başlıyoruz, bu da bize şunu gösteriyor ki Sümerlerin öncüllerini Toros Dağları'nın güneyinde buluyoruz." diye konuştu.
Domuztepe'nin şu anda devam eden kazılar içerisinde bu döneme ait en somut, en güçlü ve potansiyeli en yüksek arkeolojik kazı olarak dikkati çektiğini anlatan Tekin, buluntular arasında yaklaşık 7 bin 600 yıl öncesine ait olduğu değerlendirilen iki damga mührün de olduğunu bildirdi.