Yeni bir uzun dönem takip çalışması, psilosibin destekli terapinin depresyon tedavisinde kalıcı iyileşme sağlayabileceğini ortaya koydu. Çalışma, 2021’de yürütülen bir klinik denemenin katılımcılarını beş yıl boyunca takip etti. Sonuçlar, terapinin sadece kısa süreli etkiler değil, uzun vadeli psikolojik faydalar da sağlayabileceğini gösteriyor. Bulgular, Journal of Psychedelic Studies dergisinde yayımlandı.
Psilosibin, bazı mantar türlerinde bulunan psikoaktif bir bileşiktir ve kontrollü klinik ortamda psikoterapi ile birlikte kullanıldığında algıda, duyguda ve düşüncede derin değişiklikler yaratabiliyor. Bu yöntem, mevcut antidepresan tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefliyor.
GELENEKSEL TEDAVİLERDEKİ SINIRLILIK VE PSİKEDELİK YAKLAŞIM
Majör depresif bozukluk tedavisinde antidepresan ilaçlar ve psikoterapi yaygın olarak kullanılıyor, ancak birçok hasta kalıcı remisyona ulaşamıyor. Psikedelik destekli terapi ise birkaç yoğun seansla uzun süreli iyileşme yaratmayı hedefleyen bir yaklaşım sunuyor.
Araştırma ekibi, Ohio State Üniversitesi ve Johns Hopkins Üniversitesi iş birliğiyle yürütülen çalışmada, psilosibin terapisi sonrası etkilerin beş yıl boyunca devam edip etmediğini inceledi. Çalışmaya 24 majör depresif bozukluk tanılı yetişkin katılımcı dahil edildi. Katılımcılar iki gruba ayrıldı; biri tedaviyi hemen aldı, diğeri bekleme listesine alındı ve daha sonra aynı tedaviyi aldı.
Terapötik protokol yoğun bir yapıdaydı ve yaklaşık 13 saat psikoterapiyi içeriyordu. Katılımcılar iki ayrı psilosibin seansı aldı. İlk çalışmada depresyon semptomları hızlı bir şekilde azaldı ve katılımcıların yaklaşık yarısı bir yıl boyunca tamamen remisyona girdi.
Beş yıl sonraki takipte, 18 katılımcı değerlendirmelere dahil edildi. Katılımcılar depresyon ve anksiyete semptomları için çevrimiçi anketleri doldurdu ve klinik değerlendirme ile derinlemesine mülakatlara katıldı. Araştırmacılar, katılımcıların %67’sinin depresyondan remisyona girdiğini tespit etti.

KATILIMCILARIN YAŞAM DENEYİMLERİ VE PSİKOLOJİK DEĞİŞİM
Takip çalışması, kalıcı iyileşmelerin yalnızca psilosibin seanslarından kaynaklanmadığını gösterdi. Katılımcıların çoğu, takip sürecinde diğer depresyon tedavilerine de başvurdu: antidepresan ilaçlar, geleneksel psikoterapi veya diğer psikedelik deneyimler.
Mülakatlar, katılımcıların depresyonla ilişkilerinde köklü bir değişim yaşadığını ortaya koydu. Önce depresyonun tüm yaşamlarını kapsayan bir durum olarak algılandığı ifade edilirken, tedavi sonrası semptomlar daha yönetilebilir ve geçici olarak değerlendirildi. Katılımcılar daha fazla olumlu duygu ve yaşam coşkusu deneyimlediklerini belirtti.
Davis, “Beş yıl sonra, çoğu kişi bu tedaviyi güvenli ve anlamlı buluyor. Katılımcıların yaşamlarının iyileştiğini görmek, psilosibin destekli terapinin etkisini doğruluyor,” dedi.
GÜVENLİK, YAN ETKİLER VE SINIRLAMALAR
Çalışmada katılımcıların 11’i tedavi sonrası herhangi bir olumsuz etki yaşamadığını bildirdi. Bazı katılımcılar duygusal hassasiyete hazırlıksız olduklarını ifade ederken, bazıları önceki ilaçlardan ayrılma sürecinin zor olduğunu belirtti.
Araştırmacılar, çalışmanın küçük örneklem ve uzun dönem kontrol grubu eksikliği nedeniyle bulguların dikkatle yorumlanması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, doğal ruh hali dalgalanmaları ve yaşam koşullarının sonuçları etkileyebileceği belirtildi.
Araştırmacılar, gelecekte daha büyük ve çeşitli katılımcı gruplarıyla çalışmalar yapmayı hedefliyor. Psilosibin destekli terapi, basit bir “tedavi” yerine, depresyonla başa çıkma stratejilerini güçlendiren bir katalizör olarak görülüyor. Katılımcıların yaşam kalitesi ve terapötik süreçlere katılımı bu yöntemin uzun vadeli etkilerini destekliyor.
Çalışma, “Five-year outcomes of psilocybin-assisted therapy for Major Depressive Disorder,” Alan K. Davis ve ekibi tarafından yürütüldü.





