AFETLERİN BIRAKTIĞI GÖRÜNMEZ İZ: RUHSAL TRAVMALAR

İklim krizi artık yalnızca çevresel bir sorun değil; insan psikolojisini doğrudan etkileyen küresel bir travmaya dönüşmüş durumda. Klinik Psikolog Gökhan Ergür, bu durumun ruh sağlığı üzerindeki etkilerini “Eko-anksiyete” kavramı çerçevesinde değerlendiriyor. Ergür’e göre, iklim değişikliğinin tetiklediği afetler her yıl dünya genelinde yüz binlerce insanın evini, sevdiklerini, işini ve yaşam anlamını kaybetmesine yol açıyor. Bu kayıplar ise bireylerin psikolojik bütünlüğünde ciddi yaralar açıyor.

Yangın2-1

Doğaya verilen zararın Sanayi Devrimi’nden bu yana katlanarak arttığını belirten Ergür, kasırga, sel, yangın gibi felaketlerin artık gündelik hayatın bir parçası haline geldiğini vurguluyor. Bu felaketlerin ardından travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, suçluluk hissi, madde kullanımı ve hatta intihara kadar uzanan ciddi ruhsal rahatsızlıklar gelişebiliyor.

Yangın 3

Eski Adana Demirspor Başkanı Murat Sancak gözaltına alındı
Eski Adana Demirspor Başkanı Murat Sancak gözaltına alındı
İçeriği Görüntüle

GENÇLER VE KIRILGAN GRUPLAR DAHA FAZLA RİSK ALTINDA

İklim krizi sadece fiziksel kayıplar yaratmakla kalmıyor; aynı zamanda insanın dünya ile kurduğu bağın da zedelenmesine neden oluyor. Bu bağın kopuşu, göçmenlik hissi, yurtsuzluk ve aidiyet kaybı gibi duygularla birleştiğinde, bireyde derin bir içsel boşluk ve yönsüzlük hissi oluşuyor. Ergür, “İklim krizinin insan ruhu üzerindeki etkisini anlatan en doğru kavram ‘kayıp’tır,” diyerek, afetler sonucu kaybedilen fiziksel mekânların aslında insanların hafızası, geçmişi ve aidiyet duygusu olduğuna dikkat çekiyor.

Sel Aa

Eko-anksiyete en çok genç yaş gruplarında görülüyor. Bu grupta geleceğe dair belirsizlik ve umutsuzluk duyguları daha yoğun hissediliyor ve bu da depresyona kadar uzanabiliyor. Ayrıca afet bölgelerinde yaşayanlar, düşük gelir grupları, çocuklar, yaşlılar ve önceden psikolojik rahatsızlık geçirmiş bireyler eko-anksiyete açısından daha yüksek risk taşıyor.

Kasırga1

UMUTSUZLUKLA BAŞA ÇIKMAK MÜMKÜN

İklimle ilgili kaygılarla başa çıkabilmek için bireysel çabanın önemine değinen Ergür; doğayla yeniden bağ kurmak, doğa dostu yaşam alışkanlıkları geliştirmek, gönüllü çevre faaliyetlerine katılmak ve yaşanılan endişeleri paylaşmanın iyileştirici gücüne dikkat çekiyor. Gereksiz tüketimden kaçınmak, karbon ayak izini azaltacak tercihler yapmak ve çocuklara doğa sevgisi aşılamak gibi adımların, yalnızca gezegeni değil, ruh sağlığını da korumaya yardımcı olacağı ifade ediliyor.

Araştırmalar, eko-anksiyetenin yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorun haline geldiğini gösteriyor. İklim krizi karşısında hem fiziksel hem ruhsal olarak dayanıklı kalabilmek için bilinçlenmek ve birlikte hareket etmek her zamankinden daha büyük bir önem taşıyor.

Yanıng 1

Kaynak: haber merkezi