İngiltere’de kahverengi tonlarında giysi ve özellikle kahverengi külotlu çorap giyilmesinin bazı şirketlerde yasak olduğu uzun süredir biliniyor.

Konu, sosyal medya platformu X’te bir kullanıcının İnsan Kaynakları tarafından uyarıldığını açıklamasıyla yeniden gündeme taşındı.

Kullanıcının paylaştığı deneyim, hem iş yaşamındaki görünmez kuralları hem de İngiltere’nin tarihsel sınıf algısını tekrar tartışmaya açtı.

Aslında kahverengi rengin bu kadar olumsuz çağrışım taşıması yeni değil; kökleri 18. ve 19. yüzyıllara kadar uzanan bir sınıfsal geçmişi bulunuyor. Bu nedenle bazı şirketler, özellikle de çalışan imajının kritik öneme sahip olduğu sektörler, kahverengiyi hâlâ “istenmeyen renk” olarak değerlendiriyor.

KAHVERENGİNİN ALT TABAKAYLA ÖZDEŞLEŞMESİNİN TARİHSEL ARKA PLANI

Tarih uzmanlarına göre kahverenginin “alt sınıf” ile özdeşleşmesinin temel nedeni dönemin boya teknolojisine dayanıyor. Sanayi Devrimi öncesinde kırmızı, mavi, mor gibi renklerin üretim maliyetleri oldukça yüksekti.

Buna karşılık kahverengi, toprak bazlı pigmentlerle ve bitkisel artıklarla kolayca elde edilebildiği için en ucuz boyalar arasında yer alıyordu.

Ekonomik açıdan zorlu koşullarda yaşayan halk, doğal olarak bu renge yöneldi. Dolayısıyla kahverengi kısa sürede, düşük gelirli işçilerin ve kırsal kesimde çalışanların ayrılmaz bir parçası haline geldi.

18 şehirde uzaktan eğitim kararı: Salgın ve kirlilik
18 şehirde uzaktan eğitim kararı: Salgın ve kirlilik
İçeriği Görüntüle

Bu durum zamanla, rengin toplumsal statü ile ilişkilendirilmesinin önünü açtı ve kahverengi, yoksullukla özdeşleşen bir işaret gibi algılanmaya başladı.

Bankacıların Bu Yüzden Kahverengi Giyinmesi Yasak 1

VİKTORYA DÖNEMİ’NDE KAHVERENGİNİN SINIFSAL KİMLİĞİ YOĞUNLAŞTI

Viktorya döneminde kahverenginin işçi sınıfıyla bütünleşmesi daha belirgin hale geldi. Kömür ocaklarında, demiryollarında ve tarım alanlarında çalışan işçiler bu rengi hem ekonomik olduğu için hem de kiri göstermediği için tercih ediyordu.

Giysilerin rengi o yıllarda toplumsal statünün güçlü bir göstergesi kabul edildiğinden orta sınıf daha açık ve pahalı tonları giyerek kendini ayrıştırıyordu.

Edebiyat ve gazetecilik de bu algıyı destekledi; 19. yüzyıl romanlarında kahverengiye bürünmüş karakterler çoğunlukla hizmetçiler, sokak işçileri ve düşük gelirli halk kesimini temsil etti. Zamanla “brown-collar” yani “kahverengi yaka” ifadesi literatüre girerek bu algının kalıcılığını pekiştirdi.

Kaynak: Haber Merkezi