Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Müşteki ne demek?

Müşteki, bir suçtan zarar

Müşteki, bir suçtan zarar gören ya da mağdur edilen şahıs olarak tanımlanır ve bu kişiler aynı zamanda şikayetçi sıfatını da taşır. Bu bireylerin şikayet hakkı, suçun ve suçlunun fark edildiği andan itibaren başlayarak, yasalarda belirlenen zamanaşımı sürelerine uygun olarak 6 aylık bir süre içinde kullanılabilir.

Bu hak, şikayeti polise, jandarmaya veya doğrudan savcılığa bildirmek, ayrıca yazılı olarak savcılığa veya mahkemeye başvurmak yoluyla da işletilebilir. Hem gerçek kişilere hem de tüzel kişilere tanınan şikayet hakkı, bu hakkı kullanan bireye müşteki adını verir.

Kütahya Ekspres’in ekonomi kategorisindeki diğer yazılarına ‘buraya‘ tıklayarak ulaşabilirsiniz!

Müşteki Ne Demek?

Şikayet hakkı, bir bireyin veya zarar görmüş tarafların, işlenen bir suçun araştırılması ve yargı önüne taşınması için ilgili adli makamlara, özellikle savcılığa başvurmasını sağlayan bir mekanizmadır. Bu hak, sadece bireysel kişilere değil, aynı zamanda tüzel kişiliklere de verilmiştir. Tüzel kişilikler, temsilci organlar aracılığıyla Cumhuriyet Savcılığına yapacakları başvurularla şikayet hakkını kullanabilirler. Bu hakkı kullanan kişilere ‘müşteki‘ veya ‘şikayetçi‘ denir.

Şikayet hakkı, kişisel ve devredilemez bir hak olup, doğrudan ilgili kişi tarafından kullanılmalıdır. Bu sebeple, bir kişinin mirasçıları, ölen kişinin kullanılmamış şikayet haklarını devralamazlar. Ancak, eğer müşteki vefatından önce şikayet hakkını kullanmış ve bu şikayet üzerine bir kovuşturma süreci başlatılmışsa, mirasçılar bu süreçte ‘katılan’ ya da ‘müdahil’ olarak sürece dahil olma hakkına sahiptirler.

Müşteki Ne Anlama Gelir?

Müşteki, Türk Dil Kurumu’na göre “şikayet eden, dert yanan” anlamına gelir ve bu terim, günlük dilin yanı sıra hukuk alanında da önemli bir yere sahiptir. Türk Ceza Kanunu başta olmak üzere, çeşitli kanunlar kapsamında işlenen suçlardan zarar gören ya da mağdur edilen bireyler müşteki olarak adlandırılır.

Kanunlarda müştekinin açık bir tanımı yapılmamış olmasına rağmen, genel olarak bir suç sonucu zarara uğrayan ve bu nedenle Cumhuriyet Savcılığına veya ilgili diğer kurumlara başvurarak şikayet hakkını kullanan kişiler müşteki olarak kabul edilir. Soruşturma sürecinin ardından kovuşturma safhasına geçildiğinde, mahkeme müştekiye davanın bir parçası olup olmak isteyip istemediğini sorar. Müşteki, davaya katılma talebinde bulunursa, ‘katılan’ ya da ‘müdahil’ sıfatını alır.

Bir müştekiye karşı birden fazla kişi tarafından bir suç işlenebileceği gibi, tek bir kişi tarafından birden fazla suç işlenmesi de mümkündür. Müşteki, şikayet hakkını kullanırken, suça karıştığını düşündüğü tüm kişilere karşı şikayetçi olur, çünkü şikayetin odağı suç teşkil eden eylemdir.

Dolayısıyla, müşteki tarafından yapılan suç şikayeti, suçun niteliği gereği, bazı şüphelilerin ihbar edilip bazılarının edilmemesini kapsamaz. Bir müştekiye karşı birden fazla suç işlendiğinde, her bir suç için ayrı suç duyurusunda bulunulabileceği gibi, tek bir suç duyurusu ile de şikayetçi olma imkanı bulunmaktadır.

Müşteki Sanık Nedir?

Müşteki-şüpheli, savcılığın yürüttüğü soruşturma sürecinde, bir yandan suçtan zarar görmüş veya mağdur olmuş ve şikayet hakkını kullanmış, öte yandan da suçlama ile karşı karşıya kalmış bireyi ifade eder.

Müşteki-sanık ise, kovuşturma sürecinde yer alan ve davaya katılma talebi olmadığı için katılan veya müdahil sıfatını taşımayan, ancak suçlamaya maruz kalan kişidir. Bu kişi, davaya katılma talebinde bulunursa, ‘katılan/müdahil sanık’ olarak tanımlanır.

Mağdur-şüpheli, savcılık tarafından yürütülen soruşturma aşamasında, suçtan zarar görüp şikayet hakkını kullanmamış ve aynı zamanda üzerine şikayet yöneltilmiş kişiyi tanımlar.

Bir olayda hem zarar gören hem de suçlama altında bulunan kişi, soruşturma aşamasında ‘mağdur-şüpheli’ olarak, kovuşturma aşamasında ise ‘mağdur-sanık’ olarak adlandırılır. Bu durum, bireyin hukuki süreç boyunca hem mağduriyetini hem de üzerine atılı suçlamayı aynı anda yönetmesi gerektiğini gösterir.

Müşteki Vekili Ne Demek?

Müşteki vekili, müştekinin haklarını ve çıkarlarını savunan, ceza muhakemesi sürecinde mağdurun yanında yer alan bir avukattır. Bu vekil, suça uğramış kişinin faillere karşı adaletin sağlanması ve faillerin yargı önünde sorumluluklarının en üst düzeyde hesap vermesi için gereken her türlü hukuki işlemi gerçekleştirir.

Müşteki adına hukuki itirazları zamanında ve usulüne uygun şekilde yapar, dava dosyasının mevcut durumu hakkında müvekkilini düzenli olarak bilgilendirir ve dava süreci boyunca mağdurun en iyi şekilde temsil edilmesini sağlar. Bu süreçte, müştekinin mağduriyetinin giderilmesine yönelik tüm adımları atar ve dava sürecinin her aşamasında müştekinin lehine olan tüm hukuki hakları kullanır.

Müştekinin Diğer Sıfatları Neler?

Müşteki, bir suç eylemi sonucunda zarar gören veya mağdur edilen kişiyi tanımlar ve aynı zamanda şikayetçi olarak da bilinir.

Soruşturma sürecinde, bir kişi eğer suçtan dolayı zarar görmüş ve aynı zamanda suça dair bir isnatla karşı karşıya kalmışsa, bu aşamada ‘müşteki-şüpheli’ olarak adlandırılır. Kovuşturma safhasına gelindiğinde, eğer müşteki davanın bir parçası olmak ve sürece müdahil olmak isterse, bu durumda ‘katılan‘ ya da diğer bir deyişle ‘müdahil‘ sıfatını kazanır.

Müşteki, eğer şikayetini geri çekmiş veya başvuruda bulunmamışsa, yani dava sürecine aktif olarak katılmak istemiyorsa ve suç eyleminden zarar görmüş aynı zamanda suçlamaya uğramışsa, ‘müşteki-sanık’ olarak tanımlanır. Bu durumda, eğer dava sürecine katılma veya müdahil olma talebi varsa, ‘katılan sanık’ veya ‘müdahil sanık’ olarak adlandırılır.

Müşteki ile Davacı Arasındaki Fark Nedir?

Müşteki, bir suç eyleminden zarar görmüş veya mağdur olmuş ve bu nedenle Cumhuriyet Savcılığı’na başvurup şikayet hakkını kullanmış kişi olarak tanımlanır. Bu terim, suçtan doğrudan etkilenen ve adalet arayışında olan bireyleri ifade eder.

Öte yandan, davacı kavramı daha geniş bir alanı kapsar. Davacı, kendi haklarının ihlal edildiğini öne süren ve bu ihlal sonucunda maruz kaldığı zararın giderilmesini ya da haklarının geri verilmesini talep eden kişidir. Bu tanım, sadece ceza hukuku çerçevesindeki suçlarla sınırlı olmayıp, hukukun diğer dallarında meydana gelen hak ihlallerinde de ilgili kişinin hak arayışını temsil eder.

Müştekinin Evine Tebligat Gider mi?

Savcılık veya mahkeme tarafından müştekiye yapılan tebligatlar, ceza muhakemesi sürecinin önemli bir parçasıdır. Bu tebligatlar, müştekinin daha önce beyan ettiği adrese, genellikle ev adresine gönderilir. Müşteki, bu tebligatlar aracılığıyla şikayetinin sonucu hakkında bilgilendirilir. Özellikle, savcılığın “Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar” gibi önemli kararları müştekiye tebligat yoluyla ulaştırılır ve müşteki, bu karara karşı belirlenen yasal süre içinde itiraz edebilir.

Eğer müştekinin şikayeti sonucunda sanık hakkında kamu davası açılırsa, ilgili mahkeme duruşma günü ve saatini müştekiye bildiren bir tebligat gönderir. Ceza yargılamasında, usul kurallarına ve özellikle sürelere uyulması büyük önem taşır. Süreli işlemlerde, belirtilen sürelerin kaçırılmaması gerekir çünkü sürelerin aşılması, hukuki hakların kaybına veya zarara uğramasına neden olabilir.

Bu nedenle, ceza yargılaması sürecinde, özellikle süreler ve usule ilişkin konularda doğru adımların atılması için bir ceza avukatına danışılması tavsiye edilir. Avukatlar, süreç boyunca müştekinin haklarının korunmasına yardımcı olur, gerekli hukuki itirazların yapılmasını sağlar ve müştekinin süreç hakkında doğru bilgilendirilmesini garanti eder.

Müştekinin Şikayet Süresi Ne Kadardır?

Zamanaşımı, bir suçun işlenmesinden sonra belirli bir süre geçmesiyle devletin, dava açma, verilen bir cezayı infaz etme ya da mal varlığına el koyma yetkisini kaybetmesi anlamına gelir. Türk Ceza Kanunu’nun 72. maddesine göre, zamanaşımı otomatik olarak değerlendirilir ve kanun, üç farklı zamanaşımı türü belirler:

1. Dava Zamanaşımı: Kamu davasının açılabilmesi için geçerli olan süre.
2. Ceza Zamanaşımı: Mahkumiyet kararının infaz edilebilmesi için geçerli olan süre.
3. Müsadere Zamanaşımı: Mal varlığına el konulabilmesi için geçerli olan süre.

Türk Ceza Kanunu’nun 66. maddesi, dava zamanaşımının sürelerini detaylandırır ve bu süreler şu şekildedir:

  • Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası gerektiren suçlar için 30 yıl,
  • Müebbet hapis cezası gerektiren suçlar için 25 yıl,
  • Hapis cezasını gerektiren diğer suçlar için, cezanın süresine bağlı olarak değişmek üzere, 20 yıldan başlayıp azalan süreler.

Zamanaşımı süresi, suçun işlendiği tarihten itibaren başlar ve bazı özel durumlarda, örneğin çocuk mağdurlar veya yurt dışında işlenen suçlar için farklı başlangıç noktaları veya istisnalar uygulanabilir.

Müşteki, yani şikayetçi, bir suçtan zarar gören veya mağdur olan ve bu sebeple Cumhuriyet Savcılığına başvurarak şikayet hakkını kullanan kişidir. Şikayet hakkı, bireyin temel haklarından biri olarak kabul edilir ve hem gerçek hem de tüzel kişilere tanınır. Ancak bu hak, devredilemez ve kişiye özeldir. Şikayet süresi, mağdurun suçu ve faili öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde işler. Bu süre içinde kullanılmazsa, şikayet hakkı düşer. Ancak, Türk Ceza Kanunu’nun 66. maddesinde belirtilen dava zamanaşımı süreleri dahilinde kullanılabilir ve bu süreler geçtikten sonra artık şikayet hakkı kullanılamaz.

Birden fazla müştekinin olduğu durumlarda, müştekilerden birinin şikayet süresi dolmuş olsa bile, diğer müştekilerin şikayet hakkı etkilenmez. Bu, suçlardan zarar gören her bireyin, kendi durumuna göre şikayet hakkını kullanabilmesi için önemlidir.

Şikayet hakkı ve zamanaşımı, suç mağdurlarının adalet arayışındaki temel araçlardan biridir ve suçun soruşturulması ve kovuşturulmasında kritik bir role sahiptir.

Müştekinin Şikayet Başvurusunu Ne Zamana Kadar Yapması Gerekir?

Soruşturma ve kovuşturma süreçleri, şikayete bağlı suçlar için belirli kurallara tabidir. Bu suçlar hakkında, yetkili kişinin suçun işlenmesinden itibaren altı ay içinde şikayette bulunmaması durumunda, soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Bu altı aylık süre, şikayet hakkına sahip kişinin suçu ve failleri öğrendiği tarih itibariyle başlar ve zamanaşımı süresi içinde kalmak şartıyla işler.

Şikayet hakkı birden fazla kişiye tanınmışsa, bu kişilerden birinin altı aylık süreyi geçirmesi, diğerlerinin haklarını etkilemez. Şikayete bağlı suçlarda, mağdurun şikayetten vazgeçmesi, kanunda aksi belirtilmedikçe, davanın düşmesine neden olur. Ancak, hüküm kesinleştikten sonra yapılan bir vazgeçme, cezanın infazını engellemez.

Eğer suç birden fazla sanık tarafından işlenmişse ve mağdur, sanıklardan biri hakkındaki şikayetten vazgeçerse, bu vazgeçiş diğer sanıkları da kapsar, ancak kanunda aksi belirtilmediği sürece, vazgeçme vazgeçmeyi kabul etmeyen sanığı etkilemez.

Önemli bir nokta olarak, kamu davasının düşmesi, mağdurun şikayetten vazgeçmesiyle gerçekleşirse ve bu esnada mağdur, şahsi haklarından da vazgeçtiğini açıkça beyan etmişse, artık hukuk mahkemesinde dava açma hakkı da kaybolur. Bu düzenlemeler, şikayete bağlı suçlarla ilgili süreçleri netleştirir ve mağdurun haklarının yanı sıra şikayet süreçlerindeki zaman kısıtlamalarını belirler.

Müştekinin Şikayet Hakkını Kullanması İçin Ne Yapması Gerekir?

Müşteki, bir suçtan zarar görmüş veya mağdur olmuş kişiler, şikayetlerini polis, jandarma ya da doğrudan savcılığa bildirebilirler. Ayrıca, şikayetlerini savcılığa ya da mahkemeye yazılı olarak iletebilirler. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 158. maddesi, şikayet hakkının kullanılması için başvurulabilecek idari ve adli makamları açıkça sıralar.

İhbar ve şikayetlerin işlenişi şu şekildedir:

1. İhbar ve Şikayet Yapılabilir Makamlar: Suçla ilgili ihbar veya şikayetler, Cumhuriyet Başsavcılıklarına veya kolluk kuvvetlerine yapılabilir.
2. Valilik veya Kaymakamlık: Valilik veya kaymakamlığa yapılan ihbar ve şikayetler, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına yönlendirilir.
3. Yurtdışı Suçlar: Yurt dışında işlenip Türkiye’de takip gerektiren suçlar hakkında, Türkiye’nin elçilik ve konsolosluklarına da ihbar veya şikayette bulunulabilir.
4. Kamu Görevi İle İlgili Suçlar: Kamu görevinin icrasıyla ilişkili iddia edilen suçlar nedeniyle ilgili kurum ve kuruluş yönetimlerine yapılan ihbar veya şikayetler, derhal ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına iletilir.
5. İhbar ve Şikayetin Şekli: İhbar ve şikayetler yazılı olabileceği gibi, tutanakla sözlü olarak da yapılabilecektir.

Ceza Muhakemesi Kanunu, ayrıca ihbar ve şikayetin değerlendirilmesi sürecini de düzenler. Suç oluşturmadığı açıkça belli olan veya soyut ve genel nitelikteki ihbar ve şikayetler için soruşturma açılmasına gerek olmadığına karar verilebilir. Bu durumda, şikayet edilen kişiye şüpheli sıfatı verilmez. Soruşturma açılmasına gerek olmadığına dair karar, ilgili kişilere bildirilir ve bu karara karşı itiraz edilebilir.

Yürütülen soruşturma sonucunda suçun şikayete bağlı olduğunun anlaşılması ve mağdurun şikayetinden açıkça vazgeçmemesi halinde yargılama süreci devam eder. Bu düzenlemeler, şikayet hakkının etkili bir şekilde kullanılmasını ve suç iddialarının adil bir şekilde değerlendirilmesini sağlamayı amaçlar.

Müşteki Hangi Haklara Sahiptir?

Mağdur ve müştekinin hakları, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 234. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu hükümler, mağdurun ve şikayetçinin, ceza muhakemesi sürecindeki haklarını ve korunmalarını sağlamak amacıyla kapsamlı bir çerçeve sunar.

Soruşturma Evresinde Haklar:

  • Delillerin toplanması talebinde bulunma hakkı,
  • Soruşturmanın gizliliğini ve amacını bozmadan belge örneği alma hakkı,
  • Vekili bulunmayan mağdurlar için, cinsel saldırı suçu ve alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından avukat atanması talep edilebilir,
  • Vekil aracılığıyla soruşturma belgelerini ve el konulan eşyaları inceleme,
  • Kovuşturmaya yer olmadığına dair Cumhuriyet savcısının kararına itiraz etme.

Kovuşturma Evresinde Haklar:

  • Duruşma tarihleri hakkında bilgilendirilme,
  • Kamu davasına katılma imkanı,
  • Tutanak ve belgelerden örnek alma,
  • Tanıkların davet edilmesini isteme,
  • Cinsel saldırı ve belirli ağırlıktaki suçlar için vekil bulunmaması halinde, baro tarafından avukat görevlendirilmesi,
  • Davaya müdahil olunduğunda, kararlara karşı yasal yollara başvurma.

Özel Durumlar ve İlaveler:

  • On sekiz yaş altı, sağır, dilsiz veya ifade edemeyecek derecede engelli mağdurlar için, talep aranmaksızın vekil görevlendirilmesi,
  • Mağdurun ve şikayetçinin haklarının açıklanıp anlatılması ve bunun tutanak altına alınması,
  • Soruşturma veya kovuşturma evresinde, dava veya adli tıp işlemleri için yerleşim yerinin dışına çıkılması gerektiğinde, konaklama, iaşe ve ulaşım giderlerinin Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanması.

Bu düzenlemeler, mağdur ve müştekinin adalet sürecinde korunmasını, haklarının etkin bir şekilde kullanılmasını ve ceza muhakemesi sürecinin adil bir şekilde yürütülmesini amaçlar.

Müşteki Sanık Duruşmaya Gelmeyince Ne Olur?

Müşteki-sanık terimi, kovuşturma aşamasında davaya katılma talebinde bulunmayarak katılan veya müdahil sıfatını almayan kişileri ifade eder. Ancak, aynı kişi katılma talebinde bulunursa “katılan/müdahil sanık” sıfatını kazanır.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 235. maddesi, mağdur ve şikayetçinin davetlere uymama durumunu ele alır. Bu maddeye göre:

1. Tebligat Adresi: Mağdur, şikayetçi veya vekilleri tarafından dilekçelerde veya tutanaklara geçirilen beyanlarda belirtilen adresler tebligat için esas alınır.
2. Çağrıya Uyulmaması: Belirtilen adrese yapılan çağrıya rağmen ilgili kişinin gelmemesi halinde, yeniden tebligat yapılmaz.
3. Adres Sorunları: Belirtilen adresin yanlış, eksik olması veya adres değişikliğinin bildirilmemesi durumunda tebligatın ulaşmaması halinde, adresin araştırılması gerekmez.
4. Beyanın Zorunluluğu: Ancak, kişinin beyanının alınmasının zorunlu görüldüğü durumlar dışında üçüncü fıkra uygulanmaz.

Bu hükümlere göre, kovuşturma aşamasında müştekinin mahkemeye katılımı ve adreslerine ilişkin doğru bilgi vermesi önem taşır. Tebligat adresindeki yanlışlık veya eksiklikler nedeniyle tebligat yapılamazsa ve bu durum mahkemenin işleyişini olumsuz etkilerse, müşteki veya şikayetçi hakkında mahkeme tarafından zorla getirme kararı çıkartılabilir. Bu, özellikle mağdurun veya şikayetçinin ifadesinin davanın seyrini belirleyici öneme sahip olduğu durumlar için geçerlidir.

Kütahya Ekspres’in ekonomi kategorisindeki diğer yazılarına ‘buraya‘ tıklayarak ulaşabilirsiniz!