Japonya’da dokuz kişiyi öldürmekten hüküm giyen Takahiro Shiraishi’nin asılarak idam edilmesi, ülkede idam cezasına yönelik tartışmaları yeniden alevlendirdi. "Twitter Katili" olarak tanınan Shiraishi, kurbanlarıyla sosyal medya üzerinden iletişim kurarak onları intihar etmeye ikna ettiğini ve ardından öldürdüğünü itiraf etmişti.
2017 yılında yakalanan Shiraishi'nin dairesinde dokuz ceset bulunmuş, bu olay Japonya kamuoyunda derin yankı uyandırmıştı. Kurbanların çoğunun genç kadınlar olması ve sosyal medyada intihar eğilimlerini dile getirmiş olmaları, platformların etik sorumluluklarını da tartışmaya açtı.
İnfaz, Japonya’daki Adalet Sistemi Üzerine Baskı Oluşturuyor
Adalet Bakanı Keisuke Suzuki, infaz emrini hafta başında imzaladığını doğrularken, bu davanın toplumda büyük korku ve huzursuzluk yarattığını söyledi. Suzuki ayrıca, idam cezasının kaldırılmasını uygun bulmadığını ve halkın çoğunluğunun idam cezasını desteklediğini ifade etti.
Japonya'da idam cezaları gizli biçimde uygulanıyor; mahkumlara cezanın infaz edileceği gün sabah saatlerinde bilgi veriliyor. İnfaz işlemi gerçekleştikten sonra kamuoyuna duyuruluyor. Shiraishi'nin cezası da bu prosedür çerçevesinde Tokyo Gözaltı Evi'nde yerine getirildi.
Şu anda Japonya’da 105 mahkum idam cezası bekliyor ve bunların 49’u yeniden yargılama talebinde bulunmuş durumda. Japonya, G7 ülkeleri arasında ABD ile birlikte idam cezasını sürdüren iki ülkeden biri konumunda.
"Twitter Katili" vakası, sosyal medyanın karanlık yüzünü de gözler önüne serdi. Shiraishi’nin kurbanlarıyla Twitter üzerinden iletişim kurması, platformların güvenlik politikaları ve kullanıcıların ruhsal durumlarının takibi gibi konularda yeni önlemler alınması gerektiğini ortaya koydu.
Uzmanlar, sosyal medyada intihar eğilimi gösteren bireylerin daha iyi tespit edilmesi ve destek sistemlerine yönlendirilmesi gerektiğini vurguluyor. Olay sonrası Japonya’da sosyal medya platformları, bu tür içeriklere yönelik denetimlerini artırdı.
