Kütahya’nın Milyarlık Köpek Kampları: Çözüm mü, Çıkmaz Sokak mı?

Mustafa Uysal

8 Ağustos 2025

Öncelikle Kütahya’daki yetkililere, sokak hayvanları sorununa yönelik attıkları bu somut adımdan ötürü teşekkür etmek gerekir. Zira başıboş köpeklerin sokaklarımızda kontrolsüzce dolaşması yerine, en azından kendileri için ayrılmış "doğal yaşam alanlarında" toplanacak olması, kamu güvenliği adına atılmış bir adım olarak görülebilir. Yine de bu, şartlı bir teşekkürdür. Sebebini birazdan açacağım.

Resmi kanallardan yapılan açıklamalara göre Kütahya ve çevresinde toplam 20 bin köpek kapasiteli devasa tesisler kuruluyor. Amaç belli: Sokakları daha güvenli hale getirmek. Madem ki sokakların başıboş hayvanlardan arındırılması gerektiğini savunanlardanım, bu noktada eleştirecek bir şeyim kalmıyor gibi görünüyor.

Ancak aklıma takılan temel sorular var: İnsanlara ve çevreye zararı dokunan her canlı türü için aynı stratejiyi mi izliyoruz? Örneğin domuzlar, fareler veya diğer zararlılar için de milyarlarca liralık "doğal yaşam alanları" mı kuruyoruz? Türkiye’yi böylesine maliyetli ve tek tip bir çözüme zorlayan kuvvet, akıl ve değerler sistemi nedir? Benim asıl merak ettiğim budur.

Sürdürülemezliğin Matematiği

"Ne olur yani, Kütahya 20 bin köpeği beslese?" sorusunun cevabı, basiret sahipleri için aslında gayet açıktır. Tek bir köpeğin asgari bakım maliyetini bugünün şartlarında hesaplayıp bunu 20 bin ile çarptığınızda, karşınıza dudak uçuklatan bir tablo çıkar.

● Aylık Maliyet: En iyimser tahminle 50 Milyon TL.

● Yıllık Maliyet: En az 600 Milyon TL, gerçekçi bir hesapla 840 Milyon TL.

Evet, yanlış okumadınız. Yıllık maliyeti bir milyar liraya yaklaşan bir operasyondan bahsediyoruz. Bu projenin sürdürülebilir bir ekonomik modeli var mı? Mesela köpeklerin tüylerini veya sütlerini satarak bir finansman yaratma imkânı olabilir mi? Bu ironik sorular, projenin ekonomik olarak nasıl bir çıkmaz sokak olduğunu gözler önüne seriyor. Devlet, bu devasa kaynağı köpekleri beslemek yerine insanlarının refahı için kullanamaz mı? Bu soruyu sormak bile bazı çevrelerce "insan merkezci" bir hadsizlik olarak görülecektir.

"Toplama Kampı" ve "Hasta Ruhlar" İkilemi

Bu projenin önündeki tek sorun ekonomi değil. Hayvan hakları adı altında, köpekleri neredeyse insan mertebesinde gören bir zihniyet, bu tesisleri "doğal yaşam alanı" olarak değil, "toplama kampı" olarak tanımlıyor. "Allah’ın verdiği canı Allah alır" ilkesini nedense sadece köpekler için savunan, ancak aynı köpeklerin maması olan kuzuları, tavukları görmezden gelen bu çelişkili anlayış, projenin her adımında kriz potansiyeli taşıyor.

Emin olun, o tesislerde sorunlar çıkacak.

● Personel Yetersizliği: 10 bin hayvana 45 personel demek, kişi başına 222 köpek demektir. Bir insanın bu kadar canlının beslenmesi, temizliği ve sağlığıyla hakkıyla ilgilenmesi imkânsızdır.

● Kaçınılmaz Kazalar: 20 bin köpeğin bir arada yaşadığı bir yerde hastalıklar, kavgalar ve yaralanmalar kaçınılmazdır. Bir köpeğin tırnağına zarar gelse, bu durumu devlete karşı bir karalama kampanyasına dönüştürecek gruplar pusuda bekliyor olacak.

Kelimelerle oynayarak, "doğal yaşam alanı" diyerek bu "hasta" ruhların oklarından kurtulamazsınız. Çünkü onlar da biliyor, siz de biliyorsunuz: Buralar köpeklerin doğal yaşam alanları değil.

Çözüm Bu Değil

Peki, ben ne istiyorum? Benim ne istediğimin bir önemi yok. Ben ortak akla, evrensel uygulamalara ve aklın yoluna inanıyorum. Mesele, şirret bir azınlığın baskısıyla devletin akıl dışı ve sürdürülemez politikalara mahkûm edilmemesidir.

Bugün atılan bu adım, sokaklardaki acil güvenlik sorununa geçici bir pansuman olabilir. Ancak emin olun, kapıda çok daha büyük sorunlar birikecek. Devletin gücü, tuhaf akıl yürütmelerden çıkar sağlayan çevrelere yetemiyor, başka toplumların ürettiği kalıcı çözümleri takip edemeyecek kadar baskı altına alınıyor.

Bu devasa maliyeti ve içinden çıkılmaz sorunları sadece Kütahya için değil, tüm Türkiye için düşünelim mi? Yoksa en iyisi, aklımızı da köpeklere yem olarak verelim de belki onlar kendi aralarında daha makul bir çözüm üretirler.