Uzun yıllardır gündemimizi meşgul eden bir meseledir sığınmacılar meselesi…
Bazıları sığınmacı diyor, bazıları mülteci, bazıları göçmen. Meselenin özünü anlamak için önce bu tanımların anlamlarını öğrenmek lazım. Şöyle ki;
üüüüüüüüüüüüüü MÜLTECİ : BM’in tanımı ile “ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyleü zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan, korkusu nedeniyle de geri dönemeyen, dönmek istemeyen kişi sığınmacıdır. Mültecilik hukuki bir statüdür.
üüüüüüüüüüüüüü SIĞINMACI: Mülteci olduğu iddiası ile ülkesini terk eden ama mültecilik statüsü başvurusu sonuçlanmamış kişi. Bu da henüz hukuki statü taşımıyor demektir.
üüüüüüüü üüüüüüGÖÇMEN (MUHACİR): Bir ülkeden başka bir ülkeye yerleşmek amacıyla göç eden kişidir. Hukuki olarak göçmen iki ülkeyi ilgilendirir. Biri bırakılan ülke, diğeri yerleşilen ülke. Türk Vatandaşlık Kanunu ile İskan Kanunu’nda göçmenler Türk soyundan olanlar ve Türk Kültürü’ne ait olanlar şeklinde iki katagoriye ayrılır.Bunu da Bakanlar Kurulu değerlendirir. Örnek: Balkan göçmenleri bu hükümler gereğince yurda kabul edilmişlerdir.
üüüüüüüüüüüüüü Şimdi…
üüüüüüüüüüüüüü İktidar cephesinin de artık kendi ülkelerine gönderilmeleri konusunda hemfikir oldukları sığınmacıların bir an evvel huzur içinde ve hayatları garanti altına alınarak gönderilmeleri; hem kendi vatanlarına (oradaki mal, mülk, akraba vb.) kavuşmaları, hem de bizim AB tarafından verilen sözler tutulmayıp bütçemizi zorlayan durumdan kurtulmamız aaaçısından hayrlı olacağı kanaatindeyim. Ama mülteci ve sığınmacılar tam olarak ayrışmış mıdır, mülteciler kaç kişidir, geriye dönüp dönmeyecekler midir? Şimdilik muamma. üüüüüüüüüüüüüü Netice olarak Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı, Pakistanlı sığınmacılarla, Balkan Göçmenlerini bir tutmak ve Balkanlardan gelenler de sığınmacı demek büyük hatadır. Kanun bu statüleri açık şekilde belirlemiştir. Türk Asıllı olanlar ve Türk Kültürü’ne ait olanlar sığınmacı ya da mülteci değil, göçmendir vesselam.
