Gazetecilik dünyanın her yerinde muhalefet işidir.

Bu topraklarda,

Bu şehirde asla…

Etten önce çömleğe düşmeye,

Delik dondan çıkmaya gerek yoktur.

Her devrin adamı olmalısınız.

Gün gelir rakı sofrasında,

Gün gelir sofu masasında oturmalısınız.

Bıyıklarınız günün anlam ve önemine,

Güce göre değişebilir.

Her sakala göre tarağınız,

Her partiye göre bıyığınız olmalıdır.

Büyük yazarlarımız,

Bize kırk senedir ninni söyleyip uyutmuşlar,

Ecdadımızdan, medreselerimizden, handan hamamdan,

Çaydan çorbadan çeşmeden yazmışlar günü kurtarmışlar,

Abilerim saçını taramışlardır…

Arpa buğday daneler,

Yıkılsın meyhaneler.

Muasır Medeniyet budur…

*      *     *

Anayasanın 26.maddesinin 1. Fıkrası

“Herkes,  düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.”

Der.

Der de,

Kaçak Kaçak

Bu topraklarda kırk yıldır matbuat aleminin ne haltlar yediğini,

Aziz ve muhterem ahali görmüştür…

Dikkati on bir saniyeden yediye saniyeye düşen okur,

Artık bebelere masallar dinlemiyor,

Okumuyordur.

Eylül ayı itibariyle bu topraklarda en satan Hürriyet, Sabah, Milliyet gibi gazetelerin baskısı 100 bin altında kalmıştır.

İstanbul’daki matbaa tesisleri tek tek kapanmıştır.

Kütahya’da 18 Mayıs 1956’da kurulan Ekspres matbaası kapanmıştır.

Yıllardır emek veren matbaa ustaları bugün meslekle hiç ilgisi olmayan başka işlerde, üç otuz paraya fabrikalarda çalışmaktadır..

Biz büyümüşüz ve dünya kirlenmiştir.

Ekspres gazetesinin kurucusu gazeteci Nuri Sarıışık ağabeyin

“Politikacılar, hükümetler, bürokratlar gelir geçer. Kimseden korkmayın. Gerçek neyse onu yazın, Kaleminizi kırın, satmayın.”

Sözlerini sahada kimse uygulayamaz artık.

Hiçbir gazeteci arkadaşın kıracak kalemi yok.

Yazılar kalemle değil, klavye ile yazılıyor.

Klavyeler çok pahalı dolar kuruyla  satılıyor…

*      *      *

Yirmi sene önce üniversite yerleştirme sınavlarındaki soru kitapçığının ilk soruları anlam kargaşasına yönelikti.

Okuduğunu anlama, düşünme, karar verme, yorumlama…

Ağzınızla kuş tutsanız,

Yakanızı yırtsanız,

Anlam kargaşası sorularını çözemiyorsanız dört yıllık fakültelere yerleşemezdiniz.

Ebenize selam söyleyin…

Bugün Üniversite Yerleştirme Sınavında anlam kargaşası soruları yok artık.

Yazarı çizeri, simitçi gazozcu börekçi,

Birden fazla anlama sahip sözcükleri,

Cımbızlıyor,

Altın, dolar, Euro kuruna,

Günün anlam ve önemine uygun belirliyor.

İşine nasıl gelirse öyle anlıyor,

Öyle konuşuyor.

Konuşmalar piyasaya göre şekilleniyor.

Her şeyimiz yalan,

Riya,

İkiyüzlülük…

Rahmetli Avukat Sadık Atakan ağabeyin sözüdür;

“Kütahyalı herkesi alkışlar,

Kütahyalı söylenir,

Ne kimseye,

Ne yukarıya derdini söylemez.”

*       *       *

Bilmem kaç yıllık matbuat alemi,

Bir türlü gelmeyen hızlı treni,

Jandarma Taburunun bir gecede gidişini,

Söz verilip gelmeyen Polis Akademisini,

Ahaliye adamlık satıp,

Nefs-i Emmaresinin peşine düşüp,

Atış talimine gidenleri…

Bastığı dalı görmeden,

Mabadıyla köy devirenleri…

Şehir Hastanesinin doktor personel eksikliğini…

Emeklilerin bir öğünü kurtarmak için,

Ulucami, dönenler önünde lokma dağıtacakları beklemelerini…

Hava Tugayı gidiyor tartışmalarını,

Arapsaçına dönmüş şehir trafiğini…

Yazmıyor artık…

Kına yakalım.

Çiçekler ekiliyor gezelim haydi haydi…

*      *    *

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre,

Kütahya beşinci mutlu şehirmiş.

Bildiğiniz gibi değiliz.

Çok mutluyuz…

Yıllardır her geleni alkışlayan,

Ağam paşam diyen,

Hayır demeyen,

Eleştirmeyen,

Çözüm değil,

Sorun üreten bir şehir…

Sözün bittiği yerdeyiz.

Mutluymuşuz…

Mesut bahtiyardan şarkılar dinlediniz…

Bir fil daha gönderin…

Muhabir: Cavit Kocaçay