Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

AVUKATLARIMIZIN BU ÖZEL GÜNÜNÜ KUTLUYORUM

Sevgili avukatlarımızın özel günü olan “Avukatlar Günü”nü kimse kutlamasa bile ben kutlarım. Çünkü ben bir zamanların Çal, Acıpayam, Kozan, Kadirli, Simav Hâkimi, uzun yıllar Kütahya Barosu’nun üyesi, uzun yıllar Bergama’da avukatlık yapmış, merhum Mustafa Reşit Tugay’ın torunuyum. Uzun yıllar cumhuriyet savcısı, hâkim olarak hizmet veren merhum Orhan Tugay’ın yeğeniyim. Uzun yıllar, hâkim, ağır ceza mahkemesi üyesi olarak hizmet vermiş, merhum Abdurrahman Serel’in kayınbiraderiyim. Bir zamanların İstanbul Barosu Avukatlarından Nimet Buyurur’un yeğeniyim. Yüzlerce avukatın arkadaşıyım, abisiyim, komşusuyum, öğretmeniyim. Yıllar içinde milli bayramlarda, özel günlerde baro çelenginin, adliye çelenginin, Atatürk’ün anıtlarına konulması için komut veren, kaymakamların, garnizon komutanlarının, belediye başkanlarının oluşturduğu üçlüyü kutlamak üzere hükümet konağına teşrif eden, ağır ceza mahkemesi adli yargı ve adalet komisyonu başkanlarını, sayın hâkimleri, başsavcılarını, cumhuriyet savcılarını anons eden, protokol amiriyim.

Avukatlar Günü münasebetiyle ilk kutladığım zat, değerli Kütahya Barosu Başkanı Av. Ahmet Atam Bey oldu. Ardından duayen avukatımız Tavşanlılı Ali İhsan Bakır’ı, Nail Göksal’ı, Nefi Sel’i, Murat Argun’u, Murat Kurt’u, Müfide Akan’ı, Mehmet Demirbüken’i, Mehmet Karaduman’ı, Metin Balıoğlu’nu, Ferruh Onur’u, H. İbrahim Manisalı’yı, Bekir Göksal’ı, Canan Sel’i, Ahmet Durak’ı, Ahmet Kumuz’u, Süleyman Yıldırım’ı, Tuncay Zengin’i, Ali Çatal’ı, Ali Osman Türe’yi, Cemal Dosdoğru’yu, Dilek Durak’ı, Engin Türkyılmaz’ı, H. Hüseyin Cömert’i, Kazım Bayram’ı, Lütfiye Öven’i, Ömer Telçeken’i, Ali Şengül’ü, Şerife Zişan Ersoy’u, Ramazan Gönülce’yi, Agah Lütfü Bilen’i, Abdullah Türk’ü, İsmail Batur’u, Muammer Uslu’yu, Muazzez Yağcı’yı, Muharrem Akcan’ı, Rahime Kaya’yı, Reha Akan’ı, Sacide Topal’ı, Sait Şükrü Eyüboğlu’nu, Cemil Cebeci’yi, Mustafa Argun’u anımsadım. Her biri pırlanta gibi güzel birer avukat. Allah bu mutlu gün yüzü suyu hürmetine hepsini mutlu, sağlıklı, bol kazançlı, başarılı kılsın. Onlar bizlere her zaman gerekli. Allah eksikliklerini göstermesin. Bazılarının telefonu var. Ulaştım. Ama bazılarının olmadığı için kulaklarını çınlattım.

Hukuk sistemi; üçlü bir sacayağı üzerine durur. İddia makamı, savunma makamı ve yargı bu üç ayaktır. Bunlardan birini yok ettiğiniz an, hukuktan söz edemezsiniz. Avukat; (İtalyanca ve Latince’de, avvocato) olarak dillendirilir. Mesleği; hukuki işlerde ücret karşılığı yol göstermek, hakkı savunmak olan, kendisine kanunen savunma hakkı tanınmış kimsedir. Üstüne vazife olmadığı halde başkasını savunmada gayretkeşlik gösteren kimselere de halk arasında “avukat” denilir. “Sen onun avukatı mısın? Ne karışıyorsun?” örneğinde olduğu gibi. Ahmet Kabaklı’ya göre, hukukun uygulanmasında hakkını arayana yardımcılık fikri avukatlık mesleğinin doğmasına sebep olmuştur. Bazıları, zaman içinde sevgili avukatları uyarmış: “Ama ha avukat bey, bu haşarı, yaramaz, bir ipe sapa sığmayan, laftan anlamaz, Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz insanın avukatlığını yapma” ricasında bile bulunmuşlardır.

Avukatların olmadığı dönemler olmuştur. Örneğin bu dönemlerde avukatların görevini dava vekilleri görürdü. Dava vekili olanlar, vekil sıfatıyla, dava takip eden, kimselerdi. Avukat değillerse de, avukatlık kanunundan önce avukatlara verilen haklara sahiptiler. Ne zaman ki, Avukatlık Kanunu (1 Aralık 1939) tarihinde yürürlüğe girdi, dava vekâleti ruhsatnamesine sahip olan kimseler oldular. Avukat sayısı beşten az olan yerlerde avukatlık yetkisine sahip olarak dava takip ettiler. Ben Tavşanlı’da dava vekili olarak sadece merhum Mustafa Korkut’u bilirim. Merhum babam Simav’da hâkimken 1946 yılında mesleğinden kendi isteğiyle ayrılmış, sonra Tavşanlı’ya Orman İşletmesi’ne avukat olarak atanmıştı. Biz ailecek Tavşanlı’ya geldiğimizde, Tavşanlı’da o zamanlar, sadece merhum Mustafa Korkut Dava vekili olarak görev yapıyordu. Ne zaman merhum babam işletme avukatlığından ayrıldı ve serbest avukat olarak çalışmaya başladı, merhum dava vekili Mustafa Korkut da yazıhanesini kapatarak emekli oldu. Bu arada çok sevdiği ağaçtan oymalı yazı masasını merhum babama hediye etti. Böylece Tavşanlı ilk kez bir avukatla tanışmış oluyordu. Merhum babam bu masada uzun yıllar çalıştı. Bu arada merhum babam üç yazıhane değiştirdi. Her taşındığı yazıhaneye bu tarihi ağaç masayı da götürdü. Bu masa en son merhum Esifler’in Hakkı Abi’nin evinin altındaki (Bugünkü Tahsin Buruk, eski PTT Caddesi) yazıhanedeydi. Bu masa ahşap üzerinde camı olan zamanın en gösterişli masasıydı. Babam da gün geldi emekli oldu. Bu kimselere vermeye kıyamadığı masasını zamanın Tavşanlı Belediye Başkanı merhum Fevzi Coşgun’a, Tavşanlı Belediye Müzesi’ne koyması için vermişti. Hala merak ederim; hatta ısrarcıyım; sormak isterim, bu masa gerçekten Belediye Müzesi’nde midir?

Zaman olmuş vatandaşın derdiyle Tavşanlı’da, arzuhalciler ilgilenmiştir. Bunlar arasında merhum Cemal Uslu, Destan İbrahim, Kuruçaylı Ahmet Çavuş, Gorgor unutulmamıştır. Bu, çantadan yetişmiş, pratik, kısa ve öz bilgi sahibi insanlardan hayatta kalan yok.

Arzuhalciler, kendi yazamayan kimselere, para karşılığında dilekçe, mektup ve diğerlerini yazan insanlardır. Okur-yazar olmaları şarttı. Geçimlerini de bu yolla kazanırlardı. En değerli eşyaları daktiloları, daktilo şeridi ve en değerli dostları da bir elin beş parmağı kadar olan daktilo tamircileriydi.

Eski Cumhuriyet Savcısı ve Hâkimlerimizden Mehmet Ruşen Gültekin Bey’in bir yerde ifade ettiklerini not etmişim. Ne diyor: “Avukat özgür ve bağımsız olmalıdır. Hem mevzuatı iyi takip edebilmeli, hem de çok okumalıdır. İlgili yasalarda yapılan değişiklikleri gözden geçirmeli, yüksek mahkeme kararlarını, içtihatları ezberlemelidir. Bunları, defalarca gözden geçirmelidir. Her şeyden öte kendi etik kurallarına uymalıdır. Bu açıdan bakılınca, avukat kesinlikle yalansız yaşamalıdır. Avukatın, adalet duygusunun gelişmiş olması gerekmektedir. Korkusuzca inandığını savunabilmelidir. Avukatlık bir güven mesleğidir. Avukat müvekkiline her şeyden önce güven vermelidir. Avukat, vekâletname aldığında müthiş bir sorumluluk üstlenmektedir. Avukat sorumluluk bilinci en yüksek kişidir.”

Özellikle siyasetçilerin adalete değer vermeleri gerekiyor. Adaletsizlik yapan siyasetçi, bunun vebalini mutlaka çekiyor. Bugün dünyada çok kudretli iken bugün cezaevlerine giren veya şerefini kaybeden nicelerini duymuyor muyuz? Her mesleğin keyif veren bir yanı vardır. Nasıl bir sayın hâkim, bir sayın cumhuriyet savcısı, adaleti tesis ettiğinde bundan büyük keyif alırsa bir avukat da davasını kazandığında aynı keyfi yaşar. Her avukatın zaman içinde yeterli tecrübe, yargılama ve savunma pratiği kazanması şarttır. Ancak böyle bir süreç sonunda duayen olabilir.

Son aldığım bilgilere göre Kütahya’da 424 avukatımız vardı. Ama her geçen yeni yeni avukatlarımızın cüppe giydiğini, yeni yeni avukat ofislerinin açıldığını duyuyorum, yerel basından izliyorum. Tavşanlı da bile 100’ün üzerinde avukat olmuş. 1950 yılında bu sadece bir idi. merhum babam Tavşanlı’da ilkler arasındadır. Ülkemizde en çok avukat İstanbul’da sanırım 51 bin 352 olacak. Ankara’da da 21 bin sanıyorum. 2019 yılı Ağustos itibariyle Türkiye’deki avukat sayımız 109 bin 456 idi. Bu rakam biraz daha artmıştır. Erzurumlu İbrahim Hakkı ne güzel söyler: “Benim Hakk’a münacatım, değildir rızk için haşa/Hüda, Rezzak-ı âlemdir, rızıksız kul yaratmaz ya.” Evet, hiçbir meslek mensubu kaygılanmamalıdır. Yeni yazıhane açan avukat kardeşlerim de öyle. Hepimizin rızkı hazırdır. Avukat kardeşlerime bir hâkim ve avukat çocuğu olarak 84 yaşında bir emekli öğretmen,62 yıllık bir gazeteci olarak beni bağışlasınlar bir öğüdüm olacaktır. Hukuk, gerçek kanıt, sağlam belge, defosuz tanık, tarafsız bilirkişi, adalet amaçlı iddianame arar. Bunların birinin eksik olması halinde hukuk yara alır. Bu nedenle sevgili avukatlar da ne kadar güçlü olurlarsa adalet te o derecede çabuk tecelli eder. Ama kesinlikle avukatlık, suçluyu aklamaya ve karşılığında tespit edilen avukatlık ücreti almayı meslek edinenlerin alanıdır. Kesinlikle hiçbir avukat adalet dağıtamaz. Sadece bir tarafın hakkını savunur.

Sevgili Kütahya Barosu Başkanım, aziz dostum, Av. Ahmet Atam’ın şahsında tüm avukatlarımızın gününü kutluyorum. Sevgili Baromuzun ilk fırsatta yeniden şekillendireceği i bir avukatlar albümünden adresime istiyorum. Gönlüm ister ki bunu sevgili av. Al İhsan Bakır’a da bir nebze anlattım; ebediyete intikal etmiş avukatlarımız için de bu albümde bir nostalji bölümü mutlaka bulunsun. Bulunsun ki yeni nesil bu değerli insanları hatırlayabilsin.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER