Prof. Dr. Nurgül Ceran, hastaların doktorlarına danışmadan ve reçete olmadan tanıdıklarından antibiyotik alıp kullanmalarının, yarar yerine zarar riski taşıdığı konusunda uyarıda bulundu.

Enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan ilaçların "antibakteriyel", "antiviral", "antifungal" ve "antiparaziter" diye ayrıldığını belirten Ceran, "antibiyotik" terimiyle genellikle bakteriyel enfeksiyonlarda etkili olan ilaç grubunu kastettiklerini ifade etti.

Ceran, Türkiye'de antibiyotik kullanımının yaygınlığı hakkındaki değerlendirmesinde, "Toplumumuz antibiyotiği seviyor. Ateşi varsa, enfeksiyonu olduğunu düşünüyorsa hemen antibiyotik almak istiyor. Evde 'yedek' bulundurmak istiyor. Antibiyotik kullanımı biraz fazla olan bir toplumuz." dedi.

"NEZLE, GRİP, İSHAL DURUMLARINDA İRDELENMELİ"

Antibiyotik kullanımı için bakteri kaynaklı bir enfeksiyon olması gerektiğini vurgulayan Ceran, "Özellikle bu günlerde, kış mevsiminin başlangıcı öncesinde, okulların açılması, toplu taşıma kullanımı arttı, insanlar daha fazla kalabalıklar halinde. Çok fazla üst solunum yolu enfeksiyonu, bronşit var. Bunların çoğu viral etkenlerle ortaya çıkıyor ve antibiyotikler bunlara etkili değil. Onun için bakteriyel enfeksiyon etkeni olduğunu düşündüğümüz durumlarda vermemiz gerekir. Ya hastalığın klinik bulgusu ya da laboratuvar bulgusu bakteriyel enfeksiyonu düşündürüyordur ya da biz o bakteriyi elde etmişizdir, kültürde üretmişizdir ve acil bir durumdur. O zaman da hızlı şekilde antibiyotik vermemiz gerekebilir." şeklinde konuştu. Prof. Dr. Nurgül Ceran, antibiyotiğin kullanılabileceği hastalıkları örneklendirerek, "Mesela bir zatürrede antibiyotik kullanabiliriz. İdrar yolu enfeksiyonunda bulgu varsa, safra kesesi iltihabında kullanabiliriz. Ancak nezle, grip, ishal durumlarında irdelenip verilmesi gerekiyor. Doktorun gözden geçirmesi, hastayı değerlendirmesi önemli." dedi.

"MUTLAKA DOKTOR TAVSİYESİYLE VERİLMELİ"

Bilinçsiz antibiyotik kullanımının yol açabileceği sorunlardan da bahseden Ceran, hastalığa neden olan etkenin bilinmesi ve ilacın mutlaka uygun dozda alınması gerektiğini ifade etti. İlaç uygun dozda alınmazsa duyarlı olan etkenlerin öleceğini ancak duyarsız olanların direnç kazanmaya devam edeceğini belirten Ceran, bu durumun zaman içinde toplumda bir antibiyotik direnç baskısı oluşturabileceğine dikkat çekti.

Ceran, antibiyotiğin uygun süreli verilmesi gerektiğini, gerektiğinden kısa süre alınırsa enfeksiyonun uzayabileceğini, uzun süre alınırsa da antibiyotik direncinin ortaya çıkabileceğini ve flora bakterilerine zarar verebileceğini kaydetti.

Antibiyotikte "uygun doz, uygun süre, uygun kişi" başlıklarının önemli olduğunu vurgulayan Ceran, "Verdiğimiz kişi yaşlı olabilir. Burada kas kitlesi, vücut kitlesi önemli. Başka hastalığı olabilir. Böbrek fonksiyonları yeterli değildir. Kullandığı ilaçlar vardır, ilaçların etkileşimleri vardır. Başka organ bozukluğu vardır. Toksik etkilerini, ilaç etkileşimlerini göz önünde bulundurup alması gerekir. Bu nedenle de mutlaka doktor tavsiyesiyle verilmesi gerekir." uyarısında bulundu.

Bilinçsiz antibiyotik kullanımı Bilinçsiz antibiyotik kullanımı

"ANTİBİYOTİKLER ATEŞ DÜŞÜRÜCÜ DEĞİLDİR"

Prof. Dr. Nurgül Ceran, bazı kişilerin hastalandığında tanıdıklarından, komşularından aldığı veya evde önceden kalan antibiyotiği kullanmasının ortaya çıkarabileceği olumsuzlukları şöyle anlattı:

Eğer evde kalan 3-5 tablet varsa, yeterli süre, yeterli doz alınmamış olur. İkincisi, bazı bakterilerin varoluşsal dirençleri vardır, yani her antibiyotikten etkilenmezler. Biz buna 'intrinsik direnç' diyoruz. Bakterinin yapısına göre uygun antibiyotik seçmek gerekir. Hücre duvarı var mı? Hücre duvarı olmayanlara en güçlü antibiyotiği verebilirsiniz ama etkilenmezler çünkü yapıları öyle değil. Onlara daha düşük doz verilmiştir çünkü organ fonksiyon bozukluğu vardır. Bizim daha yüksek doz almamız gerekir ama kişi bunu bilmez, neden o doz alındı diye. Hasta bilmeden ilaçları alırsa, ilaçları almaması gerekir. Yarar bekleyerek zarar riski yaratma olasılığı çok yüksektir. Bu nedenle bu şekilde kullanılmamalı.

Ceran, Türkiye'de "antibiyotikle ilgili doğru bilinen yanlışlar" ile ilgili gözlemlerini şöyle aktardı:

Soğuk hava felç riskini artırıyor Soğuk hava felç riskini artırıyor
Etken önemli olduğu için 'her hastalığın antibiyotikle geçeceği' düşüncesi doğru değildir. Antibiyotikler ateş düşürücü değildir. 'Antibiyotiğe başladım, ateşim düşer.' beklentisi yanlıştır. Antibiyotik uygun verildiyse, zaman içinde oradaki bakterileri, mikroorganizmaları ortadan kaldırarak ateşi düşürebilir ama hemen değil. 'Antibiyotik alayım da kışın hastalanmayayım.' Böyle bir durum yok. En çok bunları sayabiliriz doğru bilinen yanlışlar olarak.

ü

TÜRKİYE'DE ANTİBİYOTİK DİRENCİ AVRUPA'YA KIYASLA YÜKSEK

Antibiyotiğin ne kadar çok kullanılırsa, o kadar direnç geliştirdiğine dikkat çeken Ceran, "Türkiye'de direnç oranları Avrupa'ya kıyasla daha yüksek. Bu durum daha çok hastane etkenleri için geçerlidir. İdrar enfeksiyonuna yol açan escherichia coliler dirençli hale geldi. Stafilokoklardaki metisilin direnç oranları arttı. Bunları ayrıca değerlendirmek gerekiyor. O anda toplumda hangi bakteri yoğun, bakterinin antibiyotik duyarlılığı nasıl, halk arasında nasıl, hastanede nasıl, hangi antibiyotiği hangi dozda vermek gerekiyor, bu bilgilerin ışığında doktorlar genellikle reçete ediyor." şeklinde konuştu. Ülkedeki antibiyotik kullanımının da Avrupa'dan daha yaygın olduğuna işaret eden Ceran, "Bizde uzmana ulaşım da kolay, ilaca ulaşım da daha kolay Avrupa'yla kıyaslayınca. Daha çok kullanıyoruz." dedi.

Nurgül Ceran, antibiyotikle ilgili yanlış uygulamaların zaman içinde eğitimle veya toplumun farkındalığının artmasıyla aşılabileceğini, reçetesiz satılmamasının ise bu konuda iyi bir başlangıç olduğunu ekledi.

Muhabir: Nurcan Günay