Dünya Sağlık Örgütü'ne göre obezite, önlenebilir ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alıyor. Türkiye, Avrupa’da obezitenin en yaygın görüldüğü ülke konumunda. Uzmanlar, yaşam tarzı değişikliği ve cerrahi yöntemlerle etkin tedavi mümkün diyor.
Dünya genelinde yaklaşık 1 milyar, Türkiye’de ise yaklaşık 20 milyon erişkin obezite ile mücadele ediyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre Türkiye, %32’lik oranla Avrupa’da obezitenin en yaygın görüldüğü ülke konumunda
Son 30 yılda obezite oranları yalnızca yetişkinlerde değil, çocukluk çağında da dört kat artış gösterdi. Hareketsiz yaşam tarzı, yüksek kalorili beslenme alışkanlıkları ve teknolojik gelişmelerin beraberinde getirdiği pasif yaşam biçimi, bu artışın başlıca nedenleri arasında yer alıyor. Obezite, bu yönüyle artık yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sağlık riski olarak pandemi ölçeğinde değerlendiriliyor.
İLK BASMAK: YAŞAM TARZI DEĞİŞİKLİĞİ
Obezite, çok faktörlü bir hastalıktır. Genetik yatkınlık, psikolojik etkenler, hormonal bozukluklar, çevresel faktörler ve yeme bozuklukları gibi birçok unsur hastalığın oluşumunda etkili rol oynar. Aşırı kilo, yalnızca fiziksel görünümü etkilemekle kalmaz, aynı zamanda metabolik sistemler, kardiyovasküler yapı ve endokrin sistem dahil olmak üzere birçok organ sistemini olumsuz etkiler. Bu nedenle tedavi yaklaşımı, yalnızca kilo kaybını hedefleyen basit cerrahi işlemlerle sınırlı kalmamalıdır.
Multidisipliner bir ekip tarafından planlanan tedavi sürecinde, hastanın beslenme alışkanlıkları düzenlenmeli, egzersiz programları oluşturulmalı ve gerekli görülen durumlarda psikolojik destek sağlanmalıdır. Obezite tedavisinde cerrahi yöntem, yalnızca diğer tüm yöntemlerden sonuç alınamayan ve medikal açıdan uygun hastalar için düşünülmelidir. Alternatif olarak, ilaç tedavisi veya endoskopik yöntemler gibi yardımcı tedavi seçeneklerinden de yararlanılabilir.
Obezitenin günümüzde en etkin ve kalıcı tedavi yöntemi cerrahi girişimlerdir. Bu yöntemler, vücut kitle indeksi (VKİ) 40’ın üzerinde olan hastalarda ya da VKİ’si 35’in üzerinde olup eşlik eden yandaş hastalığı bulunan bireylerde uygulanmaktadır. Ayrıca, medikal tedaviye yanıt vermeyen Tip 2 diyabet hastalarında VKİ 30-35 arasında ise metabolik cerrahi uygun bir seçenek haline gelebilir.
Uygulanan başlıca cerrahi yöntemler arasında tüp mide (sleeve gastrektomi) ve RNY gastrik bypass yer almaktadır. Diyabet gibi metabolik hastalıkların ön planda olduğu durumlarda mini gastrik bypass ya da farklı bypass teknikleri tercih edilebilir. Hangi cerrahi yöntemin uygulanacağına, hastanın klinik durumu ve detaylı tıbbi değerlendirmeler sonucunda karar verilir.
CERRAHİ MÜDAHALE ÖNCESİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR
Obezite ameliyatları, her cerrahi işlem gibi belirli riskleri de beraberinde getirir. Bu risklerin en aza indirilmesi için ameliyat öncesi süreç, cerrahi müdahale ve sonrası takip aşamalarının tamamının uluslararası standartlara uygun şekilde yürütülmesi gerekir. Bilimsel araştırmalar, bu standartların sağlandığı merkezlerde komplikasyon oranlarının oldukça düşük seviyelere indiğini göstermektedir.
Hasta ameliyat öncesinde şu üç unsura dikkat etmelidir:
-
Cerrahiyi gerçekleştirecek ekibin, bu alanda uzmanlaşmış ve yeterli deneyime sahip olması,
-
Uygulamanın yapılacağı merkezin teknolojik ve medikal altyapıya tam olarak sahip olması,
-
Kullanılan tıbbi cihazların güncel teknolojiye uygun olması.
Bu kriterler sağlandığında, hasta güvenli ve etkili bir cerrahi tedavi sürecine dahil edilmiş olur.
AMELİYAT SONRASI SÜREÇ VE UZUN VADELİ TAKİP
Obezite cerrahisinin başarısı, sadece operasyonun teknik olarak başarılı şekilde gerçekleştirilmesine değil, ameliyat sonrası süreçlerin etkin şekilde yönetilmesine de bağlıdır. Cerrahi sonrası dönem, düzenli hekim kontrolleri, diyetisyen eşliğinde beslenme planlamaları ve gerekirse psikolojik destek uygulamaları ile desteklenmelidir. Ayrıca multidisipliner ekibin diğer üyeleri de bu sürece dâhil edilerek hastanın bütüncül şekilde takibi sağlanmalıdır.
Takip programının kesintisiz şekilde uygulanması, uzun vadede kilo kontrolünün sürdürülmesine ve hastanın metabolik sağlığının korunmasına olanak tanır. Ayrıca hasta ile sağlık ekibi arasındaki iletişim sürekli ve açık olmalı, hasta her aşamada sorularına yanıt alabilmeli ve gerekli desteği zamanında sağlayabilmelidir.
Obezite, yalnızca kilo fazlalığı değil, sistemik etkileri olan ciddi bir sağlık sorunudur. Cerrahi müdahale, uygun hasta profillerinde yüksek başarı oranlarına sahip bir yöntem olsa da, süreç bütünsel olarak planlanmalı ve multidisipliner yaklaşımla yönetilmelidir. Uzun dönemli sağlık kazanımları, bu süreçlerin bilimsel ve etik standartlarda yürütülmesi ile mümkündür.




