‘Minareyi Kaybetmemek’ isimli 2. kitabıyla okurlarına Kütahya’ya özgü fıkra ve hikayeleri kendi deyimiyle ‘derli-toplu’ olarak sunan Yazar Nurullah Özdemir, kitabını Ekspres Gazetesi’ne anlattı.

Yazar Nurullah Özdemir, ‘Minareyi Kaybetmemek’ isimli 2. kitabıyla okurlarıyla buluştu. Kitabında Kütahya’ya özgü fıkra ve hikayelere yer verdiğini söyleyen Yazar Nurullah Özdemir ile ‘Minareyi Kaybetmemek’ kitabı üzerine konuştuk.

Kitabınızın ismi olan “Minareyi Kaybetmemek” ne anlama geliyor?

NURULLAH ÖZDEMİR: Minareyi Kaybetmemek, Kütahya’da çok kullanılan bir deyimdir. Kütahya’dan uzaklaşma, uzaklaşırsan da fazla ayrı kalma anlamındadır. Kütahya’da çok duymuşumdur; “Ulucami’nin minaresini kaybetme”. Hala şehirde gezmeye çıkanların rotasında Ulucami mutlaka yer alır. Kütahya’da “minareyi kaybetmemek” sözü önemlidir.

“Minareyi Kaybetmemek” isimli kitabınızı belirli bir yazma nedeniniz var mı?

NURULLAH ÖZDEMİR: Evet Var. Kütahya’ya 1981 yılında okumaya geldim. Kütahya’ya geldiğim ilk on yılda şunu fark ettim. Kütahya’nın görünen ve görünmeyen kültür değerleri olduğunu gördüm. Benim Kütahya’ya geldiğim yıllarda, Kütahya’da börekçi yok gibiydi. Evlerde yapılan tosunumu, gözlemeyi ve cimciği dışardan gelenler bilmiyordu. Günümüzde artık çeşit çeşit Kütahya’ya mahsus tosunumu, gözlemeyi ve cimciği her tarafta bulmak ve görmek mümkün. Sözlü kültürde de aynı şey geçerlidir. Benim bu kitapta anlattığım fıkra ve hikâyeleri bir yerden okumak mümkün değildi. Ancak yaşı biraz ilerlemiş bir Kütahyalı bulabilirsen bir kısmını sana anlatabilirdi. Ta ki 1991 yılında Ressam Ahmet Yakupoğlu’nun “Rengârenk Kütahya” kitabı yayınlanınca kadar. “Rengarenk Kütahya”da Kütahya’ya mahsus birçok fıkra ve hikâye gün yüzüne çıktı. Ben de üstadın bu “Rengârenk Kütahya” eserinden çok faydalandım.ü Benim bu kitabımla, Kütahya’ya mahsus fıkra ve hikâyelerin derli-toplu bir araya geldiğini düşünüyorum. Cengiz Çetintaş beyfendinin ilk baskısı 1989 yılında yapılan ‘Adım Adım Kütahya’ kitabını unutmamak lazım. Cengiz Çetintaş bu kitabında Kütahya’yı coğrafi yönden ele almasına rağmen efsanelerden ve folkloründen bahsetmiştir.

Kitabınızın konuları hakkında bilgi verir misiniz?üüüüüüüü

NURULLAH ÖZDEMİR: İlk kitabım olan “Kadim Şehir Kütahya” kitabında ilçelerimizle ilgili bilgi yoktu. Bu kitabımızda bir bölüm ilçelerimize ayrılmıştır. Kitap, beş bölümden oluşmaktadır: 1.Bölümde: “Olaylar ve İnsanlar”da, olaylar ve bu olayların geçtiği mekân ve insanlar anlatılmaktadır. 2.Bölümde: “İnsanlar ve Olaylar”da, tanınmış ve bilinen kişilerin başına gelen veya karıştığı olaylardan bahsedilmektedir. 3.Bölümde: “Hikâyesi Olan Mekanlar”da, Kütahya’nın ismiyle maruf mekânların kısa hikâyeleri verilmiştir. 4.Bölümde: “Hayattan Süzülen Hatıralar” bölümünde ise Kütahya’da yaşamış kişilerin başından geçen ilginç hatıralardan seçtiklerim yer almaktadır. 5.son bölümde ise ilçelerimizden derlediğim fıkra, hikâye ve hatıralara yer verilmiştir.

Kitabın hazırlanmasında hangi kaynaklar kullanılmıştır?

NURULLAH ÖZDEMİR: Kütahya merkeze geleli kırk yılı geçti. Bu zaman içerisinde dinlediğim birçok fıkra ve hikâyenin, gelecek nesillere aktarılması için kayıt altına alınması gerektiği düşüncesine kapıldım. Kitapta yer alan fıkra, hikâye ve hatıraları toplamaya başladım. Bunlar; duyduklarım, okuduklarım ve bizzat yaşadıklarımdan oluşmaktadır. Bu kitapta hem yazılı hem de sözlü kaynaklara müracaat edilmiştir. Kütahyalı Ressam Ahmet Yakupoğlu’nun “Rengârenk Kütahya” kitabının baş tarafında “Rengârenk Kütahya” başlıklı uzun yazıda Yakupoğlu; Kütahya’nın iklimini, kültürünü, edebiyatını, mûsıkisini ve şehrin insan renklerinden örnekler vererek anlatmaktadır. Yakupoğlu’nun bu yazısından ve kitaptaki resimlerin altlarındaki notlardan çok faydalandım. Üstadı rahmet ve minnetle yadediyorum. Bu kitabın yazılmasında bana zaman ayırıp, yardımcı olan arkadaşlarıma ve kaynak kişilere de teşekkür ediyorum.ü

“Minareyi Kaybetmemek” isimli kitabınla ilgili bunlardan başka neler söylemek istersiniz?NURULLAH ÖZDEMİR:ü Fıkra ve hikâye; hayatın içindeki olayları, sosyal ve beşerî kusurları, günlük hayatımızda karşılaştığımız çarpıklıkları, gülünç durumları, tezatları, nesil çatışmalarını, keskin bir istihza ve tenkit anlayışıyla anlatılmasıdır. Hatıralar da bir dönemin şahididir. Hatıralar önemlidir. Yaşadığımız yerde hatıralarımız yoksa o yerin, gitmediğimiz, görmediğimiz yerlerden bir farkı yoktur.ü Hatıralar bir yerde gelecek nesillere tecrübe ve görüş aktarımıdır. Çok önemli bir deyişimiz var: “Söz uçar, yazı kalır.” Hayatı nasıl yaşadığımız bir yerlere not edilmelidir. Yoksa onlar da unutulacaktır. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür; insanın en zayıf yönü veya kusuru unutkanlıktır. Bunun çaresi, insanın bildiklerini, gördüklerini ve dinlediklerini yazmasıdır. Ben de öyle yaptım. Dinlediklerimi, gördüklerimi ve okuduklarımı not aldım, sonra da bu kitabı hazırladım. Okunması dileğiyle, kitaplarımı okuyan okuyucularıma teşekkür ediyorum.

Muhabir: