Alman Mannheim Üniversitesi ile Avrupa Merkez Bankası (ECB) araştırmacılarının hazırladığı “2025 Aşırı Hava Koşullarının Bölgesel Etkisine İlişkin Erken Tahminler” raporu, kıtada iklim değişikliğinin maliyetine ilişkin çarpıcı veriler ortaya koydu. Araştırmaya göre, Avrupa Birliği’nde (AB) sıcak hava dalgaları, kuraklık ve sellerin 2029 yılına kadar toplamda 126 milyar avroluk ekonomik kayba yol açacağı öngörülüyor.
Raporda, bu kayıpların yaklaşık üçte birine denk gelen 43 milyar avronun yalnızca bu yıl gerçekleşeceği ifade edildi. Çalışmada, söz konusu felaketlerin yalnızca tarım ürünleri veya yıkılan yapılar gibi doğrudan etkilerinin değil, aynı zamanda uzun vadeli dolaylı sonuçlarının da dikkate alındığı belirtildi.
DOLAYLI ETKİLER EKONOMİLERİ ZORLUYOR
Araştırmacılar, aşırı hava olaylarının iş gücü verimliliğini düşürdüğüne, göç hareketlerini hızlandırdığına ve günlük yaşamı doğrudan etkilediğine dikkat çekti. Sıcak hava dalgaları sırasında üretimde görülen düşüş, şehirlerde artan enerji talebi ve su kaynaklarının azalması, raporda öne çıkan faktörler arasında yer aldı.
Buna karşılık, şehirlerde ısı koruması sağlanması, su yönetiminin güçlendirilmesi ve iklim uyum projelerine daha fazla yatırım yapılmasının ekonomik kayıpları azaltabileceği ifade edildi. Araştırmada, bu tür önlemlerin yalnızca çevresel değil, aynı zamanda ekonomik sürdürülebilirlik açısından da zorunluluk olduğunun altı çizildi.
"GERÇEK MALİYETLER ZAMANLA ORTAYA ÇIKIYOR"
Mannheim Üniversitesi araştırmacısı Sehrish Usman, aşırı hava olaylarının etkilerinin yalnızca anlık zararlarla sınırlı olmadığını vurguladı. Usman, “Aşırı hava olaylarının gerçek maliyetleri, insanların yaşamlarını ve geçim kaynaklarını doğrudan etkilerin ötesinde birçok kanaldan etkilediği için ancak yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır. Resmi etki tahminleri genellikle gecikmektedir.” ifadelerini kullandı.
Usman, aşırı hava koşullarının artık Avrupa için uzak bir tehdit olmadığını belirterek, kıtanın ekonomik gelişiminin şimdiden bu durumdan etkilendiğini söyledi. Ayrıca, “Etkileri zamanında değerlendirerek, politika yapıcılar aşırı olayların sonuçları henüz ortaya çıkarken desteklerini ve uyum stratejilerini hedefleyebilirler.” değerlendirmesinde bulundu.



