ALEMLERE RAHMET HZ. MUHAMMED

Miladi 571 yılı tüm dünya için insanlık tarihinin akışını değiştiren kutlu bir doğumun işareti oldu. O yüce Allah'ın engin şefkati ve merhameti ile zulmün, cehaletin ve haksızlığın karanlığına bürünen dünyaya bir hediyesi olarak dünyaya gönderildi. Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.s.). Kur'an-ı Kerim'de buyrulduğu üzere, "Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." (el−Enbiya,107) ayetinin tecellisi olarak sadece insanlığa değil, tüm varoluşa bir kurtuluş ve huzur müjdecisi oldu.

Karanlığı Aydınlatan Bir Kandil

Peygamber Efendimiz'in (s.a.s.) dünyaya gelişiyle, cahiliye dönemi adı verilen dünyanın her bölgesinde mevcut olan merhamet duygusunun köreldiği, güvensizliğin ve ümitsizliğin kol gezdiği karanlık bir çağa hakikat güneşi doğmuş oldu. O, güçlülerin zayıfları ezdiği, kız çocuklarının utanç vesilesi sayılıp diri diri toprağa gömüldüğü bir dönemde adaleti, şefkati ve insan onurunu yeniden tesis etti.

O'nun getirdiği mesajla, cahiliye dönemi Asr-ı Saadet'e dönüştü. Irkçılığın ve sınıf ayrımının yerine kardeşlik ve eşitlik yerleşti. Medine Sözleşmesi ile farklı inançlara sahip toplulukların bir arada barış içinde yaşayabileceği bir model sundu tüm insanlığa. O, sadece inananlara değil, tüm mahlûkata karşı şefkatli olmayı emretti. Nakledildiğine göre Resûlullah efendimiz bir gün ashabıyla birlikte otururken bir adam gelir ve Efendimiz’e şöyle der:

– Ey Allah’ın Resûlü seni görünce buraya geldim. Buraya gelirken ağaçlık bir alandan geçtim. Orada yavru kuşların sesini duydum ve onları alıp elbiseme sardım. Derken anneleri gelip başımın üzerinde dönmeye başladığında ben de yavrularının üzerini açtım, anne kuş gelip onların üzerine kondu. İşte şimdi onlar burada benim yanımda dediğinde Rasulullah onları bırakmasını emrederek ashabına döndü ve onlara şu soruyu sordu:

“– Şu annenin yavrularına şefkatine hayret ediyorsunuz değil mi? Beni hak ile gönderen Zât-ı Zülcelâl’e yemin olsun ki, Allah’ın kullarına karşı rahmeti, şu anne kuşun yavrularına karşı taşıdığı şefkatten daha fazladır. Onları anneleri ile birlikte götür, aldığın yere koy buyurdu. Adam da onları tekrar geri götürdü. (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 1)

Bakanlık acil kodla toplattı! Evinizde bu ürün varsa hemen atın
Bakanlık acil kodla toplattı! Evinizde bu ürün varsa hemen atın
İçeriği Görüntüle

Bu olay onun hayvan haklarına gösterdiği hassasiyetin yanında tabiatın korunması hususunda verdiği direktifler ile çevresindeki tüm varlıklara karşı olan sorumluluğunu gösteren sayısız örnekten sadece biridir.

Evrensel Bir Ahlak Modeli

Hazreti Muhammed (s.a.s.) güzel ahlakın zirvesiydi. Mütevazılığı, sözünde duruşu, affediciliği ve sabrı ile insanlara her daim örnek oldu. Kendisine düşmanlık edenlere bile merhametle yaklaştı. Taif dönüşü yaşadığı üzücü olayda dahi, gökten gelen meleklerin zulmeden toplumu helak etme teklifine karşılık, "Hayır! Ben Rabbimden, onların neslinden sadece Allah'a ibadet eden ve O'na şirk koşmayan bir nesil lütfetmesini diliyorum" (Buhârî, Bed’ü’l-halk 7) diyerek rahmet peygamberi vasfını tüm dünyaya ilan etti.

Sahabilerin şahitliğinde Resûlullah’ın insanlarla ilişkisine dair örnekler bizim için birer kılavuz niteliğinde olmuştur. Onun “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en iyi olanınızdır. Ben de aileme karşı en iyi olanınızım!...” hadisi ile Hz. Âişe’nin naklettiği “Resûlullah (sas), Allah yolunda cihad hâriç eliyle hiç kimseye vurmadı. Ne bir kadına ne de bir hizmetçiye!...” hadisi onun ailesine, çocuklara, yaşlılara, yetimlere ve yoksullara karşı gösterdiği hassasiyetini, O'nun bireysel ve sosyal yaşamdaki mükemmel rehberliğini ortaya çıkarmaktadır. Bu sebeple O'nun hayatı, bizler için sadece dinî bir yol gösterici değil, aynı zamanda aile reisi, devlet adamı, öğretmen ve dost vs. olarak da eşsiz bir rehber olmaktadır.

Günümüz Dünyasının En Büyük İhtiyacı: Merhamet

Merhamet, bir insanın, başka bir varlığın acısını hissetmesini ve yardım etme sorumluluğunu almasını sağlar. O'nun (s.a.s.) yetimlere, yoksullara, yaşlılara ve hatta düşmanlarına bile gösterdiği şefkat, günümüzde empati ve yardımseverliğin ne kadar kritik bir husus olduğunu bizlere göstermektedir.

Merhamet duygusu toplumsal ilişkilerde kin, nefret ve intikam duygularının panzehri mesabesinde olup. Peygamberimizin Mekke Fethi'nde Mekkeli müşriklere karşı "Hepiniz serbestsiniz" diyerek sergilediği affedicilik, günümüz toplumlarının ihtiyacı olan kutuplaşmayı bitirecek yegâne çözüm olarak karşımızda durmaktadır.Peygamber Efendimiz'in (s.a.s.) âlemlere rahmet olarak gönderilmesi, merhametin (rahmetin) en temel ve evrensel ihtiyaç olduğunu gösterir. Nitekim bugün dünya çapında yaşanan çatışmalar, zulüm ve adaletsizlikler, mülteci krizleri, çevre felaketleri, sosyal kutuplaşma gibi sorunların temelinde, insanın insana ve doğaya karşı duyduğu merhametin azalması yatmaktadır bir bakıma diyebiliriz.

Merhametin Sınırları: Sadece İnsanlara Değil, Tüm Varlığa

Peygamber Efendimiz (s.a.s.), yaşantısı ile merhamet kavramına yeni bir boyut getirdi. O’nun rahmeti, sadece inananlara ya da insanlara özgü değildi; can taşıyan her varlığa şamil idi…

O Cahiliye döneminde hor görülen, hakları ellerinden alınan kadınlara ve yetimlere hak ettikleri değeri verdi. Kız çocuklarının diri diri toprağa gömülme vahşetini sonlandırdı. "Cennette ben ve yetime kefil olan (yardım eden) kimse şu iki parmak gibi yan yana olacağız," buyurarak yetimin himayesini en büyük erdemlerden biri yaptı. Köleliğin kaldırılması için mücadele etti, efendilere kölelerine iyi davranmalarını emretti. Mazlumun, yoksulun, darda kalanın elinden tutup kaldırdı. Hatta merhamet kavramının mahiyetini yeniden oluşturdu.

Rasûlullah efendimiz ashabına:

“−Kavga eden iki kardeşinizi gördüğünüz zaman, zâlime de mazluma da yardım ediniz.” buyurmuşlardı.

Sahâbe-i kirâm:

“−Yâ Rasûlâllah! Mazlumu anladık. Fakat zâlime nasıl yardım edeceğiz?” diye sorduğunda:

“−Onun da zulmüne mânî olmak sûretiyle...”( Buhârî, İkrah,7) cevabını vererek merhametin sınırlarını mazlumun yanında zalime de merhamet etmek gerektiğini vurgulayarak yeniden çizmiş oldu.

Çevreye Merhamet

O’nun şefkati sadece insanlara yönelik olmayıp aynı zamanda hayvanları ve doğayı da kapsıyordu. O bir sohbetinde bizlere; bir kediyi hapsedip aç bırakan kadının cehennemi hak ettiğini; susuzluktan ölen bir köpeğe su veren kişinin ise bağışlandığını bildirirken başka birgün bir savaş sırasında, yeni doğum yapmış yavrularını emziren bir köpeğin rahatsız edilmemesi için askerlerini yönlendirmekteydi. O, sadece insanlığın değil, tabiatın da koruyucusu ve kollayıcısıydı. O'nun hayvanlara ve doğaya gösterdiği hassasiyet, bugünün ekolojik krize karşı almamız gereken tutumu da belirlemektedir. Onun doğayı sadece bir kaynak olarak değil, aynı zamanda korunması gereken Allah'ın bir emaneti olarak görmesi, onun merhamet anlayışının bir uzantısı olarak karşımızda durmaktadır.

Adalet ve Eşitliğin Timsali

Merhametin toplumsal düzlemde ete kemiğe bürünmüş hali adalettir. Bugün insanların mevcut sistemlere olan güvenini kaybetmesinin en büyük nedenleri arasında hukuk ve ekonomik alanda yaşanan eşitsizlikler gelmektedir.

Hazreti Peygamber (s.a.s.), adaleti tesis etme konusunda hiçbir ayrım gözetmedi. "Sizden önceki milletlerin helak olmasının sebebi şudur: İçlerinden soylu bir kişi hırsızlık yapınca onu serbest bırakırlar, zayıf ve kimsesiz birisi çalınca ise cezasını verirlerdi. Allah'a yemin ederim ki, Muhammed'in kızı Fâtıma da hırsızlık yapsa, elini keserdim" sözüyle hukuk önünde eşitliğin en keskin tanımını yaptı.

O'nun adalet anlayışı, sadece Müslümanlar arasında değil, farklı inançlardan olanlarla yapılan anlaşmalarda da kendini gösterdi. Medine'de kurduğu toplum modeli, birlikte yaşama kültürünün ve hukukun üstünlüğünün en erken ve en mükemmel örneklerinden biri oldu.

Düşmanına Bile Şefkatle Yaklaşan Nezaket

Peygamber Efendimiz’in hayatındaki en etkileyici sahnelerden biri, Mekke'nin Fethi'dir. Yıllarca kendisine, ashabına işkence eden, yurdundan süren düşmanlarının karşısına muzaffer bir komutan olarak çıktığında, intikam yerine büyük bir af ilan etti. "Gidiniz, hepiniz serbestsiniz" diyerek, gönülleri fetheden, tarihte eşine az rastlanır bir büyüklük gösterdi. Bu, bir komutanın zaferinden çok, bir rahmet elçisinin merhametinin zaferiydi.

O, daima en zor anlarda bile mütevazılığı elden bırakmadı. Kendisiyle konuşurken heyecandan titreyen birine, "Endişelenme! Ben de senin gibi, kuru et yiyen bir kadının oğluyum" buyurarak, makamın ve gücün insanı diğerlerinden üstün kılmadığını gösterdi.

Günümüz İnsanlığına Olan Çağrısı

Bugün, modern dünya büyük ilerlemeler kaydetmiş olsa da ruhsal bir boşluk, sosyal bir karmaşa ve ahlaki bir erozyonla mücadele etmektedir. Irkçılık, savaşlar, yoksulluk ve çevre felaketleri, insanlığın hâlâ O'nun getirdiği rahmete ne kadar muhtaç olduğunu gösteriyor.

Hazreti Muhammed'in (s.a.s.) hayatı, günümüz insanına üç temel mesaj sunar:

Denge: Dünya ve ahiret arasında denge kurmak.

Ahlak: Her türlü ilişkide dürüstlük, güven ve merhameti esas almak.

Birlik: Farklılıklara rağmen, adalet ve kardeşlik temelinde birleşmek.

Bizler, bu kutlu rehberin ümmeti olarak, O’nun bizlere miras bıraktığı sevgi, şefkat ve adalet ilkelerini hayatımızın merkezine koymakla mükellefiz. Ancak bu sayede, O’nun âlemlere yaydığı rahmetin huzurunu hem kendimizde hem de dünyada tesis edebiliriz.

O'nu daha iyi tanımak, O'nu sevmekle başlar. Gelin, O'nun ahlakıyla ahlaklanarak, O'nun rahmetini yaşamaya ve yaşatmaya gayret edelim.

Sonuç olarak;

Hazreti Muhammed'in (s.a.s.) hayatı, bir ahlak felsefesi kitabıdır. Ancak bu kitabın en parlak ve en acil uygulanması gereken başlığı *"Rahmet ve Merhamet"*tir. Zira merhamet olmadan adalet soğuk bir yasa, barış ise geçici bir ateşkes olarak kalır. O'nun getirdiği ruhsal derinlik ve şefkat, modern çağın materyalist bunalımına karşı kalpleri yumuşatacak en güçlü silahtır.

Bugün bize düşen;

Günümüzde, insanlığın bir kez daha merhamete, adalete ve güvene olan ihtiyacı doruk noktadayken, bizlere düşen görev, âlemlere rahmet olarak gönderilen O yüce Peygamberi (s.a.s.) daha iyi tanımak ve O'nun getirdiği evrensel değerleri yaşamımıza yansıtmaktır. Kalplerimizi sevgi ve muhabbetle birleştirmek, O'nun birlik ve beraberlik çağrısına kulak vermek, O'nun gösterdiği yolda güzel ahlakı kuşanmak... İşte o zaman, O'nun rahmet esintileri hem bireysel hem de toplumsal hayatımızı huzurla dolduracaktır.

Hazırlayan: Dr. Sevilay ERDOĞAN

Kütahya İl Vaizi

Kaynak: Haber Merkezi