Köşe Yazıları

Cilalı İmaj Devri

Abone Ol

Eskiden her nimetin bir külfeti vardı.

Üç kuruşa beş köfte satılmaz,

Hiçbir zaman,

Fare kapanında bedava peynir bulunmazdı…

Kimse kendini dev aynasında görmez,

Şan şöhret icazet için,

Dakikada otuz takla atmazdı…

Ailede, okulda askerde, eğitimde,

Her yerde edep, disiplin vardı.

Disiplin her şeydi…

Bir nesil anne terliği ile yetişti…

Hiç birimizin yaşam koçu olmadı.

Herkes kendi başına bir “Koç” tu zaten…

İlkokul önlüklerimiz karaydı.

Hiç bu günkü kadar çağdaş olmamıştık.

Önlüklerimiz karaydı fakat beyinlerimiz beyazdı…

Kimse beynini,

Makam,

Şan şöhret, para için kiraya vermeye başlamamıştı.

Rüzgarsız havada hiçbir fırıldak kendiliğinden dönmez,

Sonradan görme muhterem şahsiyetler,

Yediğini içtiğini diktiğini,

İtini, bitini, gözünü göbeğini,

Ulu orta paylaşılmazdı… 

Ne bu öksüz garip şehir,

Ne bu kavanoz dipli dünya,

Bu kadar karanlık değildi…

“Karanlık Dünyam” kırkbeşlik plaklarda,

Zerrin Zeren tarafından söylenen bir şarkıydı…

 *     *     *

Çocuktuk.

Masumduk küçüktük.

Yetmişli yıllarda ortaokul ve lise öğrencileriyken,

Türk Bayrağımızın sembolü olan Ay Yıldızı şapkalarımızda başımızın üstünde taşıyorduk.   

İlkokul öğrencisiyken babam  “ Her-iş Kereste” fabrikasının “Şakir Ustası”

Sabahın köründe tertemiz sekiz köşeli kasket ile işe gider,

Abim Nurullah kasketinde, “ay yıldızlı” bir kokartla merkez ortaokuluna koşardı…

Her ortaokul ve lise öğrencisinin baş üstündeki şapkasının kokartı vardı.

Şapkalarında sarı mavi yeşil renkli şeritleri bulunur, her ayrı renk ayrı bir okulu temsil ederdi.

Okulların kamusal alanları yoktu, mücavir alanları vardı.

Hiçbir öğrenci diğer okulun bahçesine, bırakın semtine girerken öğretmeninden izin alırdı.  

Bu garip şehrin beyefendi, hanımefendi, bilgili, güzel insan öğretmenleri vardı.

Büyük küçük herkes onlara saygı duyar, yetmişli yıllarda sisteme küsmeden topluma insan yetiştirirlerdi.

Bu şehrin çocukları Ankara’ya Mülkiye Mektebine, Hukuk Fakültelerine, Ortadoğu Teknik Üniversitesine eğitime değil, öğrenmeye giderlerdi.     

Her gelen mümtaz şahsiyet eğitimin müfredat ayarlarıyla oynamazdı…

Tavukları saysak iki bini geçmeyen kasabalarda,

Kimse apartmandan dönme binalara üniversite açıp daha sonra öğrencisizlikten kapatmazdı.

Üniversite mezunu olmasalar bile,

Kütahya Sanat Okulunu bitirenler yeni kurulan Termik Santralında, Azot sanayide işe başlar,

Taş mektebi, Ticaret lisesini bitirenler zinhar aç açıkta kalmazdı…

Kütahya Yatılı Kız Öğretmen Okuluna başarılı üç beş erkek gündüzlü öğrenci alınır,

Gençler sosyal medya kullanmadan, suça karışmadan “edebiyle” mezun olur,

Bıyıkları terlemeden,

Zor günlerde, zor şartlar altında Simav’ın Domaniç’in ücra köylerinde öğretmenliğe başlar, kendinden yedi yaş küçüklere ders verirlerdi…

O yıllarda gerideydik.

Şimdi çağ mı atladık,

Ya da çağ nereye atladı bilmiyoruz.

  *       *      *

Henüz,

Pireler berberlik, develer tellallık yapamıyordu.

Öğretmenimiz, hemşiremiz, amirimiz, memurumuz en kıymetlimizdi.

Özgül ağırlık kimya dersimizde değil, kişinin bizatihi kendisindeydi.

Öğretmenimiz imamız memurumuzun topluma örnek kişilikleri vardı.

Her isteyen ezan vakti minareye çıkamaz,  

İmam müezzin kendi kafasına göre kendi usulüne göre ezan okuyamazdı

Edep vardı, adap vardı.

Makam vardı usul vardı...

Her meslekte nitelik ve nicelik vardı.

Meslek liselerindeki öğrenciler nitelikli, iş bilir zeki ve çevik çocuklardı. Hak yetki ve sorumluluklarını, büyüklerine saygıyı küçüklerine sevgiyi çok iyi biliyorlardı.

Dün meslek liselerinin ayarları ile oynadınız,

Bugün,

Üç üniversiteyi bitirdim egosuyla,

Sanayide ellerinizi dizinize vura vura ağlıyorsunuz…

“Biz üniversite bitirdik amma, sanayide oto tamircisi, kaportacı, elektrikçi, musluk tamircisi, marangoz bizden çok para kazanıyor”  diyorsunuz…

Çocuklar gibi mızmızlanmayınız.

Eseriniz ortada.

Sanayi’de kaportacı, motor tamircisi elektrikçi, musluk tamircisi, sıva ustası, marangoz aramayınız.

“Aradığınız kişiye ulaşılamıyor.”

Gurur duyun.

Çağ atlamayı bitirdik.

Çok şükür

Artık cilalı imaj devrindeyiz…