Köşe Yazıları

EN BÜYÜK EKSİKLİKLERİMİZDEN BİRİSİ DE MAALESEF MİZAH VE NÜKTE YÖNÜNDEN YETERSİZ POLİTİKACILARA SAHİP OLAMAMIZDIR

Abone Ol

Size göre politikacı kimdir? Nasıl olmalıdır? Nasıl olmasını istersiniz? Sözlüklere bakarsanız politikacı için; politika ile uğraşan kimse, siyasetçidir. Mecazi anlamda ise; işini yürütmek için karşısındakinin hoşuna gidecek tarzda davranan, karşısındakinin veya karşılarındakilerin yüzüne gülen, gülücükler dağıtan kimsedir. Gelelim politikaya; politika, devletler arası ilişkiler kurma, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı veya siyasettir. Siyaset; merhum, bir zamanlar İl Genel Meclisi üyesiydi, Şahmelekli Emin Çavuş’un bir bakanın sorması üzerine “İki gidip bir kıç atmadır.” Politikacı olmak için tahsile de gerek yoktur. Halk arasında “Erkan-ı harp” denilen çantadan yetişme siyasetçiler her zaman olmuştur ve bugün de vardır. Topluluklar, hazır cevapçı, fıkra ile konuşmasını zenginleştiren, sempatik, şakacı, nüktedan politikacıları her zaman sevmiştir.

Merhum Hasan Saka’ya Trabzon’da bir zamanlar halka hitap ederken bazı DP’li muhalifler hep bir ağızdan “Çekil artık çekil!” diye bağırdıklarında merhum siyasetçi anında: “Evet beyler, dün akşam çekildim, 65 kilo geldim” yanıtı vererek hem hazirunu tebessüm ettirmiş hem de kalabalıkların içinden çıkan çatlak sesleri bir anlamda bıçak gibi kesip atmıştı.

Politika yapmak, amacına ulaşacak tarzda hareket etmedir. Yıllar öncesinde Kütahya Lisesinden yatılı arkadaşım, sonra Kütahya Milletvekili oldu. Bir kez de Çalışma Bakanlığı görevinde bulundu Kütahya Barosu’nun üyelerindendi. H. Cavit Erdemir ile Tavşanlı’nın Başköy’ünde bir fosseptik çukur açma töreninde birlikteydik. Diyeceksiniz fosseptik çukur için tören mi yapılır? Yapılır. Hizmetin küçüğü ve büyüğü olmaz. Hizmet hizmettir. Hem fosseptik çukuru kimse küçük bir şey sanmasın, fosseptik çukur, sağlık şartlarına uygun şekilde yapılmış lağım çukuru, septik çukur, septik tanktır. Merhum arkadaşım milletvekili-bakan Av. H. Cavit Erdemir bu mütevazı törende Kütahya Valisi Cemalettin Sevim’in de bulunmasını istemiş, telefonla aramış, gelmelerini istemişti. Bir sayın milletvekili, bir sayın bakanlık yapmış bir siyasetçi çağıracak da sayın vali gelmeyecek, mümkün mü? Belki sayın valinin bu ani davet karşısında tepki verdiği düşünülebilir. Ama bir başka açıdan “Emir, demiri keser.” Nitekim de öyle olmuştu. Ama vali tören alanına intikal ettiğinde yüzü asıktı. Ne mi oldu? Usta siyasetçi Erdemir, bunun farkına varmış ve beni eliyle yanına çağırarak: “Sayın valinin yüzünü güldür.” demişti. Eh! ortada yılların verdiği bir tecrübe var. Hemen valinin yanına sokulmuş, elimde mikrofon: “Sayın valim sizlere imreniyorum. Bu kadar işin arasında nasıl bir fırsat bulup da her yere koşabiliyorsunuz” demiş, sayın valiyi tebessüm ettirmiştim. Merhum kardeşim H. Cavit Erdemir de mutlu olmuştu. Çünkü gerçekten insanlar güler yüzlü insanları görmek, güler yüzlü insanlarla sohbet etmek istiyor.

Bakın mizah; Bir gerçeği alay, nükte ve latifelerle allayıp pullayıp güldürücü yanlarıyla ortaya koyan sözlü veya yazılı sanat türü, gülmecedir. Bir başka ifadeyle mizah, eğlenmek, güldürmek, hoşça vakit geçirmek maksadıyla incitmeden bir kimseye takılma, şaka yollu alay etme, eskilere göre latifedir. Öyle siyasetçiler vardı ki, sivri zekâsı, insafsız alaycılığı, çok bilmişliği, çok gezmişliği, mizah ve hiciv taşan karakteriyle bugün de unutulmamışlardır.

Ünlü siyasetçilerimizden Osman Bölükbaşı bir gün Tavşanlı’da Cumhuriyet Meydanı’nı hınca hınç dolduran Tavşanlılılara hitap ediyordu. Ben de meydandaydım. Ama alkış sesi pek işitilmiyordu. Şu asla unutulmamalıdır; hem sanatçılar, hem de siyasetçiler, hem de örneğin bir futbol maçında, voleybol, güreş, basketbol karşılaşmasında oynayan sporcular için alkış çok önemli ve değerlidir. Anlaşılıyordu ki merhum siyasetçi alkışı ya az alıyor veya hiç almıyordu. Ne demişti biliyor musunuz?” Bakıyorum tarlada ekin bol görünüyor. Ama denesi az gibi” der demez kıyamet kopmuş, mesaj alınmış ve merhum dakikalarca alkışlanmıştı.

Ben gazetelerin her sayfasını okurum. Hatta ilanlarına kadar. Ajandama da birçok siyasetçinin sözlerini almışım. Zaman zaman açar okurum. Merhum cumhurbaşkanımız, ünlü siyasetçilerimizden Süleyman Demirel topluluklara: “Çarık ayağı sıkıyor mu” diye seslenirdi. Yine merhum Osman Bölükbaşı gittiği her yerde: “Uzun siyaset yaşamım boyunca bütün sektörleri tetkik ettim. En büyük kazanç getirenin, en karlı olanın din ticareti olduğunu gördüm” demiştir. Ünlü siyasetçimiz Cemil Çiçek: “Siyasette adama kirlettiği testinin suyundan içirirler” demesiyle tarihe not düşenlerdendir. Merhum, her vesileyle kendisini Atatürk’ün sıhhiye çavuşu olarak tanıtırdı merhum Tavşanlı’nın Ovacık Köyü’nün muhtarlarından Emin Çavuş (Atay) kuralsızlara: “Ey! Cumhuriyetin acı meyveleri” diye seslenirdi. Merhum siyasetçilerimizden Bülent Ecevit: “Siyasette iyilik unutulur ama nankörlük bakidir” demişti. Winston Churchill: “Belki daha dikkatli olmam gerekirdi ama ben de, akıntıya kürek çekmek gibi bir eğilim var” derken, Atatürk Samsun’a hareketinden önce kendisine: “Akıntıya kürek çekiyorsun” demişlerdi. Ama gerek Churchill gerekse Atatürk, her ikisi de başardılar. Fidel Castro her gittiği yerde halka hitap ederken: “Sevgili Kübalılar, devletimizin imkânlarıyla yaptığımız her hizmeti siz vatandaşlarıma bir lütuf olarak sunmaktan utanırım. Nihayet bu yapılanların hepsinde sizlerin alın terleriniz, emekleriniz, çabalarınız var” demiştir. Abraham Lincoln, rakibi Douglas’ın sığ biri olduğunu anlatmak için bakın ne demişti: “Bay Douglas’ın fikirleri; aç bırakılmış bir bıldırcının gölgesinin suyunu kaynatarak bir hastaya şifa niyetine verilmiş bir çorba gibidir”

Kayseri’nin Erkilet Bucağı’na bağlıydı; Emmiler Köyü’nün İlkokulu’nda Yedek Subay öğretmendim. (1960-1962) Köye zamanın Kayseri CHP İl Başkanı Yasin Çakmak gelmişti. Nezaketen ben de kendisine “hoş geldiniz” demiş kendisiyle sohbet etmiştim. Sinirliydi. Nedenini sorduğumda anlatmıştı; köyün girişinde bir tarlada çift süren bir yaşlıya önünde durduğu çeşmenin suyunun niçin akmadığını sormuş. O da birkaç yüz metre uzaktan yüksek sesle yanıt vermiş: “Kurban olduğum, ağzını yidiğim, İsmet Paşa kellesini bir gösterdi bu yıl sular hepten dindi” demesin mi? Mutlaka il başkanına göre bu yaşlı adam Demokrat Parti sempatizanı olmalıydı. Bunu anlatır anlatmaz gülüşmüştük. Siyasetçiler bu ülkede tükenmez. İster çantadan yetişmiş olsun, ister bu işin erbabı bulunsun siyasetçi her zaman vardır, olacaktır. Kim kimi ikna edebilirse, kim kimi hipnotize edebilirse, kim kimin gönlüne bir şekilde girebilirse o siyasetçi kazanacaktır. Nükte yapmasını bilmeyen, mizahtan yoksun politikacı için başarı söz konusu değildir. Onun için derim ki; politikacılar ayaklarına giydiği çarıkların iplerini iyi bağlasınlar. Çünkü ip çarığı sıktığında çarık ayakları sıkacaktır. Allah bu milleti nüktedanlardan, mizahçılardan, güldürenlerden, tebessüm ettirenlerden, verdiği mesajla düşündürenlerden eksik bırakmasın. “Tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkarır” sözü kesinlikle unutulmamalıdır. Sayın politikacılara, siyasetçilere saygıyla sunulur…