Türkiye, 1960'lı yılların sıcak bir Ağustos gününde, adeta filmlerden fırlamış bir figürle tanıştı: Necdet Elmas. Türkiye'nin ilk gangsteri kabul edilmektedir.
Yoksul bir ailenin çocuğu olarak Konya'da dünyaya gelen Elmas, 12 yaşında evini terk etti ve hayatının ilk hırsızlık deneyimini Chevrolet marka bir araba çalarak yaşadı.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni ikinci sınıfta bırakan Elmas'ın hayatı, yedi yaşındaki çocuğunu kanser nedeniyle kaybetmesiyle karanlık bir döneme girdi. Bu acı kayıptan sonra yaşadığı travma, onu yaşa dışı işlere sürükledi. Bir dönem memurluk yapan Elmas, hapishane kaçkını olarak hayatına devam etti.
"BEN İŞÇİNİN PARASINI ÇALMAM"
700 KİŞİLİK BİR EKİP TARAFINDAN YAKALANDI
Necdet Elmas, polis ve askerlerin yoğun çabalarına rağmen bir türlü yakalanmıyor, hükümeti ve emniyeti adeta rezil ediyordu. Hükümet, onu yakalayana 100 bin lira para ödülü koydu, ancak Elmas, polislerle alay eder gibiydi. Kendisini yakalayanlar arasında 700 kişilik bir polis ve askeri güvenlik birimiyle Cumhuriyet Gazetesi'nin özel ekibi de vardı.
Necdet Elmas'ın asıl çıkış noktası, sadece soygunlarla değil, sergilediği olağanüstü tavırlarla da öne çıkıyordu. Mahkemede yaptığı ilginç savunmalar, hapishane döneminde gösterdiği değişim ve mahkeme salonunda sergilediği olağanüstü tavrı, onu sıradan bir soyguncudan öteye taşıyordu.
Hollywood filmlerini aratmayan bu hikaye, Necdet Elmas'ın bir dönemin asi çocuğu olarak yükselip, polis ve hükümetle alay ettiği dönemi ve sonrasında hapishanedeki dönüşümünü içeriyor. Beşiktaş Belediyesi'nin tahsis ettiği büfede işletmecilik yaparak hayır işlerine katkıda bulunan Elmas, Türkiye'nin hafızasında ilginç bir iz bırakarak 2017'de hayata veda etti.
Bu destan, Türkiye'nin ilk banka soygunu ve ardındaki renkli hayatıyla, Necdet Elmas'ın ismini unutulmaz kılıyor. Günümüzde ise hala sürmekte olan bir büfe sırrını koruyor, belki de bir gün tekrar gizemli bir şekilde sahneye çıkacak. Sizce bu hikayenin başrolünü kim canlandırabilir?