Günümüz dünyasında her şeye yetişme telaşı, birçok insanı farkında olmadan tükenme noktasına getiriyor. İş hayatı, sosyal sorumluluklar, ailevi görevler ve kişisel gelişim baskısı altında ezilen bireylerde tükenmişlik sendromu hızla yayılıyor. Uzmanlar bu durumu, çağımızın en tehlikeli ve sinsi krizlerinden biri olarak tanımlıyor.
Sınırları zorlayan yaşam temposu
Kariyerinde ilerlemek isteyen, iyi bir ebeveyn olmayı hedefleyen, sosyal çevresinde aktif kalmaya çalışan bireyler aynı anda birçok rolü üstlenmeye çalışıyor. Ancak bu çok yönlü sorumluluk yükü, bir noktadan sonra zihinsel ve fiziksel çöküşe neden olabiliyor.
Uzmanlara göre, “Bireyler artık dinlenmeyi bir lüks, yavaşlamayı ise başarısızlık olarak algılıyor. Bu bakış açısı, içten içe kendini tüketen bir neslin doğmasına yol açtı.”
Tükenmişlik belirtileri
Tükenmişlik sendromu yaşayan kişilerde şu belirtiler sıklıkla gözlemleniyor:
Sürekli yorgunluk ve enerji kaybı
Motivasyon eksikliği
Uyku ve beslenme düzeninin bozulması
Sosyal ilişkilerde kopma
Başarı hissinin azalması
İrritasyon, kaygı, huzursuzluk
Kimi bireylerde bu belirtiler zamanla depresyona veya anksiyeteye dönüşebiliyor.
Evden çalışma da tetikliyor
Özellikle pandemi sonrası yaygınlaşan uzaktan çalışma modeli, iş-yaşam sınırlarını bulanıklaştırarak tükenmişlik riskini artırdı. Çalışma saatlerinin belirsizleşmesi, sosyal izolasyon ve dijital yorgunluk; kişinin hem ruhsal hem bedensel dengesini bozuyor.
Kurtulmak mümkün mü?
Psikolojik danışmanlar, bu sendromdan çıkışın tamamen mümkün olduğunu vurguluyor. Ancak bunun için bireyin önce tükenmişliğini fark etmesi, ardından da hayatındaki öncelikleri yeniden belirlemesi gerekiyor.
Uzmanlar şu önerileri sıralıyor:
Her sorumluluğu üstlenmek yerine “hayır” demeyi öğrenin
Günlük planlamada molalara yer verin
Teknolojiden kısa süreli de olsa uzaklaşı
Sosyal ilişkilerinizi ihmal etmeyin
Profesyonel psikolojik destek almaktan çekinmeyin
Yeni bir denge mümkün
Tükenmişlik sendromu, bireylerin yalnızca ruh sağlığını değil, aynı zamanda iş performansını, ilişkilerini ve genel yaşam doyumunu da derinden etkiliyor. Ancak farkındalık geliştirilip, yeni yaşam alışkanlıkları benimsendiğinde daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir denge kurmak mümkün.