Yeme bozuklukları arasında en ölümcül tabloya yol açan anoreksiya, sadece kadınlarda değil erkeklerde de yaygınlaşıyor. Uzmanlar, toplumda “kadın hastalığı” olarak bilinen bu rahatsızlığın erkeklerde göz ardı edilmesinin ciddi risklere neden olduğunu belirtiyor.
İngiltere merkezli yeni araştırmalar, anoreksiyanın erkeklerde giderek arttığını ve bu grubun ölüm riskinin kadınlardan daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Özellikle genç erkeklerin hem tanı hem de tedavi sürecinde daha fazla engelle karşılaştığı kaydediliyor.
Erkeklerde anoreksiya vakaları neden artıyor?
Uzmanlara göre erkeklerin anoreksiya tanısı alması çoğu zaman gecikiyor. Bunun nedeni ise toplumda bu hastalığın “sadece kadınlarda görüldüğü” algısı. Bu durum erkeklerin hem kendilerinin hem de yakın çevresinin belirtileri fark etmesini zorlaştırıyor. Böylece tanı konulması ve tedaviye başlanması uzun zaman alıyor.
Araştırmacılar, anoreksiya belirtileri yaşayan erkeklerin “çifte damgalama” ile karşı karşıya kaldığını vurguluyor. Hem yeme bozukluğu yaşamanın hem de bu bozukluğun “kadınlara özgü” görülmesinin erkekler üzerinde psikolojik baskı yarattığı ifade ediliyor. Bu durum da hastaların yardım arama davranışını geciktiriyor.
Ölüm riski daha yüksek
Anoreksiya hastalarının büyük bölümünde ciddi kalp ve organ sorunları gelişebiliyor. Uzmanlara göre erkeklerde bu risk daha da artıyor çünkü hastalık genellikle ileri aşamaya gelene kadar fark edilmiyor. Kadınlarda daha erken tanı konulurken erkeklerde geç teşhis, tedavi sürecini olumsuz etkiliyor ve ölüm oranlarını yükseltiyor.
Kişiye özel tedavi ihtiyacı
Uzmanlar, erkeklerde artan anoreksiya vakalarının sadece psikolojik değil biyolojik ve toplumsal boyutlarının da olduğunu vurguluyor. Bu nedenle tedavi sürecinde cinsiyet farklılıklarını göz önünde bulunduran yöntemlere ihtiyaç var. Psikolojik destek, tıbbi takip ve beslenme planlarının kişiye özel olarak hazırlanması, tedavi başarısını artırıyor.
Araştırmacılar ayrıca, toplumun anoreksiya konusunda bilinçlenmesi gerektiğini belirtiyor. Erkeklerde de yaygınlaşan bu hastalık, sadece bireysel değil toplumsal bir sağlık sorunu olarak ele alınmalı.