Kayseri'de aşçılık yapan 68 yaşındaki İbrahim Karazehir'in lokantası, 50 yıldır közde pişirdiği sulu yemekleriyle kentin aranan lezzet durakları arasında yer alıyor.
Karazehir, Cumhuriyet Meydanı Gökdelen İş Merkezi'nin altındaki 60 metrekarelik mütevazı lokantasında pişirdiği musakka, patlıcan kebabı, terbiyeli köfte, kuru fasulye, nohut, pilav, kavurma gibi yemekleri insanların damak tadına sunuyor.
Karazehir'in eşi Nurcan Karazehir'in yaptığı aşure, sütlaç gibi tatlılar da lokantaya gelen müşterilere sunuluyor.
İbrahim Karazehir, 11 yaşında arkadaşlarıyla İstanbul'a gittiklerini, daha sonra Bolu'ya geldiğini, burada çırak olarak bir lokantada 6 ay çalışıp Kayseri'ye döndüğünü söyledi.
Kayseri'de 1966 yılında bulaşıkçı olarak lokantada işe girdiğini, el yatkınlığından dolayı sonra kalfalık yaptığını anlatan Karazehir, "57 yıldır bu sektörün içerisindeyim. Hizmet sektörü güzel bir sektör. İnsanlara hizmet etmekten, onların karnını doyurmaktan zevk alıyorum. Onlar da hep teşekkür ediyor, bana dua ediyor. Her şey para demek değil ki. Seviyorum, severek yapıyorum bu işi. Zaten severek yaparsan başarılı olursun. Sevmezsen başarılı olamazsın. Sektör ne olursa olsun işini seveceksin. İşini seven adam her zaman için başarılı olur. Bir de çalışana Rabb'im her zaman için verir. Çalışan adamın emeğini kesinlikle Allah boşa çıkartmaz." diye konuştu.
Karazehir, şimdiki lokantasında 13 yıldır hizmet verdiğini, daha önce de kentin başka noktalarında iş yeri açtığını dile getirdi.
Yemeklerini yaparken tüp kullanmadığını vurgulayan Karazehir, "Tüp yok bizde. Yıllardır biz kömürde yemek yaparız. Hiç değiştirmedik sistemi. Ben yemekleri yapmak için 5-6 saat uğraşıyorum Tüpte olsa 2 saatte biter, 3 saat istirahat ederim ama o zaman da bu lezzeti bulamazsınız, bu kadar lezzetli olmaz." dedi.
Her gün yemek yapmak için sabah 4'te uyandığını belirten Karazehir, şöyle konuştu:
"Çay ocağına giderim, birkaç bardak çay içmeden kendime gelemem. Saat 05.10'da dükkanı açarım. Akşam 17.00'ye kadar buradayız. Yemekler 11.30 gibi hazır olur, 12.00'de servis başlar. 16.00 gibi yemeklerimiz biter. Terbiyeli köftemiz var, nohut var, kuru fasulye var, patlıcan parmak kebabı var, kavurma var, fırın tavuk var, patlıcan musakka var, kıyma sote var. Çorba, işkembe, paça, mercimek var. Yalnız bunlar hep değişir. Birkaç çeşidi günlük değiştirdim. Terbiyeli köftenin hastası çok, köfte olmayınca, nohut, kuru fasulye olmayınca çekip gidiyorlar. Adam kafaya takmış, 'İbrahim ustanın orada ben kuru fasulye pilav yiyeceğim' diyor."
Usta çırak ilişkisinin önemine dikkati çeken Karazehir, "27 sene aynı ustamla çalıştım, hiç ayrılmadan. Rahmetli oldu, ondan sonra ayrıldık. Hayatta olsaydı hala beraber olurduk. Bekir usta diye bir ustam vardı. Yattığı yer nur olsun. Mükemmel bir ustaydı, çok harika bir ustaydı. Her şeyi ona borçluyum. Önce Allah'a, sonra ona borçluyum." ifadelerini kullandı.
Yurt dışından gelen teklifleri kabul etmedi
Karazehir, 1982 yılında İsveç'e aşçılık yapması için çağrıldığını, yüksek maaş teklif edildiğini ancak gitmediğini söyledi.
Lokantasında yemek yiyip beğenenlerin de Kuveyt, Hollanda, Almanya ve Belçika'ya davet ettiğini, yakın zamanda Suudi Arabistan'dan da yüksek maaşla iş teklif edildiğini aktaran Karazehir, "Gitmem, burada hizmet etmek daha güzel. Buraya organize sanayilerin fabrikatörleri gelir, misafirleri varsa onları da alıp getirirler. Vergi dairesinden gelirler, adliyeden avukat, hakim, savcı gelir, doktorlar gelir. Beni tanıyan, yemek yiyelim diye gelir, lezzet için gelir çünkü buradaki lezzetler çok farklı. O açıdan burayı tercih ederler. Damak zevki olan beni de bilen kesin gelir." diye konuştu.
Lokantanın müdavimlerinden avukat Hüsamettin Kuzucuoğlu da yıllardır yemek için bu mekanı tercih ettiğini, patlıcan yemeklerini çok sevdiğini belirterek, "Musakka, güveç, kebap, tas kebabı yiyorum. Sipariş üzerine de yapıyor. Geçen hafta ben yeşil fasulye istedim, yaptı sağ olsun." dedi.
Sağlık çalışanı Oğuz Dayıoğlu da hem ekonomik hem de lezzetli olduğu için lokantayı tercih ettiğini dile getirdi.
Erciyes Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Özsoy da en çok terbiyeli köfteyi sevdiğini, girdi fiyatları artmasına rağmen İbrahim ustanın malzemeden, kaliteden ödün vermediğini ifade etti.
Bu tür mekanların yaşatılması gerektiğine dikkati çeken Özsoy, "Buraların canlı kalması önemli. Bu yüzden de tercih ediyoruz. Bazen yemek ihtiyacımız olmasa da bir misafirimiz geldiğinde getiriyoruz, hem manen destekliyoruz hem de maddi katkımız oluyor. Özellikle hazır gıda tüketen öğrencilere tavsiye ediyoruz. Ekmek burada kutu içinde getiriliyor, bunlar artık tükenmek üzere." diye konuştu.