Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi (TOGÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Keskin, Türkiye'de ilk kez tespit edilen Haemaphysalis longicornis adlı kene türünün kayıt altına alındığını ve ülkemizde yerleşik hale geldiğini açıkladı.
TOGÜ’nün Japon araştırmacılarla yürüttüğü ortak çalışmada, İstanbul’da bir kişinin üzerinde bulunan kene örneği detaylı biçimde incelendi.
Uzun süredir kene popülasyonları üzerine araştırmalar yürüten Prof. Dr. Adem Keskin, Japon Ormancılık ve Orman Ürünleri Araştırma Enstitüsü'nden Dr. Kandai Doi ile birlikte bu yeni türü bilimsel olarak tanımladı. Araştırma, uluslararası saygın bir dergi olan "Experimental and Applied Acarology" dergisinde yayımlandı.
İSTİLACI TÜR: 30’DAN FAZLA HASTALIK ETKENİ TAŞIYOR
Uzak Doğu kökenli ve muhtemelen Çin menşeli olduğu belirtilen Haemaphysalis longicornis türü, istilacı bir yapıya sahip olmasıyla dikkat çekiyor. Prof. Dr. Keskin, kenenin Türkiye’ye yaklaşık 3-4 yıl önce giriş yaptığı tahmininde bulunarak şu bilgileri verdi:
“Eylül ayından bu yana düzenli olarak sahadan örnekler topluyoruz. Larva, nimf ve ergin dişi evrelerini gözlemledik. Bu, kenenin ülkemizde ürediğini ve popülasyon oluşturduğunu gösteriyor. Bu tür, Hyalomma marginatum gibi yüksek vektör potansiyeline sahip olup, 30’dan fazla hastalık etkenini taşıyabiliyor.”
TOGÜ’nün desteklediği proje kapsamında, kene popülasyonu izleniyor ve taşıyabileceği patojenlerin tespiti için kapsamlı çalışmalar yürütülüyor.
ASYA KÖKENLİ TÜR, ABD'DE BİLE SAĞLIK SORUNU OLUŞTURDU
Çalışmanın uluslararası ortağı Japon bilim insanı Dr. Kandai Doi ise türün özellikle Çin ve Avustralya’da yaygın olarak görüldüğünü, 2017 sonrası ise ABD’ye yayıldığını ifade ederek şunları söyledi:
“Yeni tespit edilen bu Asya türü, ABD’de hayvan hastalıkları açısından ciddi sağlık problemlerine neden oldu. İnsan sağlığı açısından da büyük risk taşıyor. Türkiye'de ilk kez tespit edilmesini kayıt altına aldık.”
Prof. Dr. Keskin, kene türü sayısının bu yeni keşifle birlikte Türkiye'de 56'ya ulaştığını, ancak bazı türlerin isimlerinde moleküler çalışmalar neticesinde değişiklikler olabileceğini de sözlerine ekledi.