Gerçek oldu: İnsan nöronlarıyla çalışan bilgisayarlar satışta
Bilim kurgu filmlerinde görmeye alışık olduğumuz bir teknoloji, artık gerçeğe dönüştü. Avustralya merkezli Cortical Labs tarafından geliştirilen dünyanın ilk biyo-bilgisayarı CL-1, laboratuvar ortamında üretilmiş 800.000 canlı insan beyni hücresiyle çalışıyor. Bu cihaz, insan beyninin işlemci gücünü bilgisayar teknolojisine entegre ederek "wetware" adı verilen yeni bir kategori yaratıyor.
CL-1, geçtiğimiz hafta 35.000 dolarlık fiyat etiketiyle piyasaya sunuldu. Şirket, büyük çaplı kullanıcılar için 20.000 dolarlık toptan satış seçeneği de sunuyor. İlk 115 adet siparişin verildiği bu sıra dışı donanım, şimdiden teknoloji dünyasında büyük ses getirdi.
Matrix’ten gerçek dünyaya: İnsan işlemcili makineler
Matrix filminde insan bedenleri bir enerji kaynağı olarak kullanılmaktaydı. Ancak gerçek dünyada bilim insanlarının ilgisi, enerjiden çok beynin işlem kapasitesine yönelmiş durumda. Cortical Labs’in CL-1 modeli, gerçek nöronlar kullanılarak oluşturulan ilk satışa sunulmuş biyo-bilgisayar olma özelliğini taşıyor. “DishBrain” olarak adlandırılan bu sistem, nöronları elektriksel uyarılarla eğiterek temel görevleri yerine getirebiliyor.
Nöronlar özel bir sıvı içinde besleniyor, sıcaklık ve atık dengesi özel tüplerle korunuyor. Bu sistem, biyolojik zekânın doğrudan işlenmesini sağlayan ilk donanım olarak değerlendiriliyor.
İsviçre’den “Wetware as a Service” hizmeti
CL-1’in dışında, İsviçre merkezli FinalSpark şirketi de aynı teknolojiyi bulut tabanlı olarak sunuyor. “Wetware as a Service” adı verilen bu modelle, kullanıcılar ayda 1000 dolar ödeyerek uzak bağlantıyla bu beyin hücrelerine erişebiliyor. Hatta canlı olarak hücrelerin elektriksel aktiviteleri izlenebiliyor. Böylece, bilim kurgu dizilerine konu olan “uzaktan kontrol edilen nöronlarla yönetilen sistemler” artık bilimsel gerçeklik hâline gelmiş durumda.
Gerçek nöronlarla öğrenen makineler
Bu sistemlerdeki hücreler, gönüllü insanlardan alınan cilt veya kan hücrelerinin, genetik yeniden programlama ile pluripotent kök hücrelere çevrilmesiyle elde ediliyor. Ardından bu hücreler, sinir hücrelerine dönüştürülerek çip üzerine yerleştiriliyor.
Cortical Labs, bu hücrelere oyun oynamayı bile öğretti. Pong oyununda, topun konumu nöronlara elektriksel uyarılarla iletiliyor. Doğru tepkiler ödüllendirilirken, yanlış tepkilere cezalandırıcı sinyaller gönderiliyor. Böylece hücreler, öğrenmeye başlıyor.
Bu yöntem, “Serbest Enerji Prensibi” adı verilen modern sinirbilim teorisine dayanıyor. Bu teoriye göre, zeki sistemler belirsizlikten kaçınır ve tahmin edilebilirliği tercih eder.
Zeka, bilinç ve etik sınırlar
Şu anda kullanılan organoidler bir beyin değil, beyni taklit eden minyatür yapılardır. 3 boyutlu hücre kümeleri olarak, sınırlı sayıda bağlantıya ve nörona sahipler. Ancak bu sınırlı yapının bile öğrenmeye ve çevresel uyaranlara tepki vermeye başladığı gösterildi.
En büyük soruysa şu: Bu sistemler bir gün bilinç kazanabilir mi? Henüz bilim dünyasında, neyin düşünce ya da öz-farkındalık olduğu konusunda bir uzlaşı yok. Cortical Labs bu konuda bir kamuoyu anketi bile başlattı. Çünkü işin sadece bilimsel değil, etik boyutu da ciddi bir tartışma konusu.
Gelecek: Cepte taşınabilir beyinler mi?
Biyo-bilgisayarların gelişimi, 1960’larda oda büyüklüğündeki bilgisayarların masaüstüne indirgenmesine benzetiliyor. Aynı süreç, şimdi yaşayan hücrelerle çalışan cihazlar için de başlıyor olabilir.
Şimdilik sadece araştırma ve deneysel kullanım için sunulan bu sistemler, yakın gelecekte cep telefonlarına kadar indirgenebilir. Yapay zekânın enerji tüketimiyle ilgili sorunları düşünülürse, insan beyninin verimliliği bu alanda devrim yaratabilir.
Bir gün robotları yapay zekâyla değil, doğrudan bizim işlemci gücümüzle çalıştırmak mümkün olabilir.