Türkiye’de Temmuz ayında art arda yaşanan elektrik tüketim ve talep rekorları, enerji sisteminin sürdürülebilirliği konusunu yeniden gündeme taşıdı. Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ) verilerine göre, 23 ve 24 Temmuz’da sırasıyla 58,5 ve 59,1 gigavatsaat seviyelerine ulaşan elektrik tüketimi, 28 Temmuz’da 59,4 gigavatsaat ile yeni bir zirve yaptı. Özellikle artan sıcaklıklar ve yoğun klima kullanımı bu rekorlarda etkili oldu.
Enerjisa Üretim CEO’su İhsan Erbil Bayçöl, söz konusu dönemde sistemin teknik ve ekonomik dengesini korumanın oldukça kritik olduğunu belirterek, “Talebin yükseldiği bu günlerde yeterli üretim kapasitesinin devrede olmaması arz sıkışıklığına yol açtı.” dedi.
Hidroelektrik ve yenilenebilir kaynaklarda düşüş
Bayçöl, kurak geçen sezon nedeniyle hidroelektrik santrallerinin su seviyelerinin kritik düzeye indiğini, bu nedenle üretimde daralma yaşandığını ifade etti. Ayrıca gece üretim yapamayan güneş enerjisi santralleri ve yetersiz rüzgar verimi gibi faktörlerin de yenilenebilir kaynaklardan sağlanan elektriği sınırladığını vurguladı.
“Bu dengenin sağlanamaması, sanayi üretiminde kesintilerden hane halkının yaşamında aksamalara kadar ciddi riskler doğurur.” diyen Bayçöl, TEİAŞ’ın etkin yönetimiyle kesintilerin önlendiğini ancak sürdürülebilir bir enerji arz güvenliği için yeni adımlar gerektiğini söyledi.
“Serbest piyasa ve yerli kaynak yatırımları artırılmalı”
Bayçöl, serbest piyasa mekanizmalarının güçlendirilmesi ve yerli, esnek kaynaklara yatırım yapılması gerektiğini belirterek, “Enerji arz güvenliği yalnızca bugünün değil, önümüzdeki 5–10 yılın da en önemli konularından biri olmalı. Aksi takdirde enerji, sadece bir maliyet unsuru olmaktan çıkıp ekonomik ve sosyal istikrarın belirleyicisi haline gelir.” ifadelerini kullandı.
Geleceğe yönelik öneriler
Bayçöl, enerji depolama teknolojilerine yatırım, talep tarafı yönetiminin geliştirilmesi ve fiyat sinyallerinin doğru işlemesini sağlayacak piyasa düzenlemelerinin önemine vurgu yaptı. Ayrıca, lisans ve kapasite tahsisi süreçlerinde öngörülebilir ve şeffaf politikalar ile uluslararası yatırımcılar için güven ortamının oluşturulması gerektiğini ifade etti.
Son olarak, hibrit enerji modelleri ve dijital altyapılarla desteklenen yatırımların Türkiye’nin yüksek yenilenebilir enerji potansiyelini ekonomik değere dönüştüreceğini belirtti.