Tarihi mekanları süsleyen Aziz usta çırak bulamıyor
Aziz Usta, altın varakla tanışmasının çocukluk yıllarına dayandığını belirtiyor. 1964 yılında, ünlü ustalardan Abdullah Şap Usta'nın yanında mesleğe ilk adımını atan Aziz Usta, 1976'dan bu yana Kuledibi'ndeki atölyesinde çalışmalarına devam ediyor. Tarihi çeşmelerden mezar taşlarına kadar pek çok objeyi altın varakla süsleyen usta, mesleğini büyük bir tutkuyla sürdürüyor.
Geleneksel Sanatın İncelikleri
Aziz Usta, varakçılığın ince bir sanat olduğunu ve büyük bir özen gerektirdiğini vurguluyor. "Bu işin ruhu ince olanlara mahsus" diyen usta, geleneksel yöntemlerden asla vazgeçmediğini ifade ediyor. Modern teknolojinin varakçılıkla uyumlu olmadığını belirten usta, eserlerinde eski yöntemleri kullanmanın kendisine huzur verdiğini dile getiriyor.
Çırak Sıkıntısı ve Sanatın Geleceği
Günümüzde çırak bulmanın neredeyse imkansız hale geldiğini söyleyen Aziz Usta, bu durumun varak sanatının geleceğini tehlikeye attığını belirtiyor. Mesleğini sürdürecek yeni ustalar yetişmediği takdirde, bu sanatın kaybolma riskiyle karşı karşıya olduğunu ifade ediyor. Usta, varakçılığın ustalık gerektiren, zahmetli bir süreç olduğunu ve bu sanatı layıkıyla sürdürecek kişilerin azaldığını dile getiriyor.
Tarihi Eserlere Katkı ve Sanatın Önemi
Aziz Usta, kariyeri boyunca pek çok önemli mekanda sanatını icra etti. Yıldız Sarayı'ndan Cumhurbaşkanlığı binalarına kadar birçok tarihi yapı, onun elinden çıkan eserlerle süslendi. Usta, sanatını icra ederken büyük bir zevk aldığını ve bu sanatın parayla ölçülemeyecek kadar değerli olduğunu belirtiyor.
Gelecek İçin Endişeler
Son olarak, Aziz Usta, varak sanatının işinin ehli olmayan ellerde kaybolacağını ve yeni ustaların yetişmemesi durumunda bu sanatın ölüme mahkum olduğunu dile getiriyor. Usta, sanatına olan tutkusunu ve mesleğine olan bağlılığını, sanatın geleceği için duyduğu endişeyle birlikte anlatıyor.