Siyaset hastalıktır.
Sigara gibidir.
Siz onu bıraksanız,
O sizi bırakmaz.
Bir kere bulaşsın hayatta geçmez.
Siyasetçiyi haksız alkış bitirir.
Muktedir,
Her zaman gideni kötüler.
Düğünde dernekte karşılaşınca refikine sarılır.
“Azizim ben seni çok severim, basına konuşmayalım.”
Beş kuruşluk ihale,
Üç kuruşluk ulufe için,
Dün postum dediği adam,
Bugün birden,
“Aziz dostum” olmuştur…
Yıllardır gördük.
Yazdık çizdik.
Sahadan geliyorum.
Türkiye Cumhuriyeti mahkeme salonları,
Kardeşiyle,
Ve dahi,
Tüm sülalesiyle,
Tarla takke akçe için mahkemelik olmuş
Hayırsız torunlardan geçilmiyor…
Vebale girmeyin,
Kul hakkı ile gitmeyin.
Götüremeyeceksiniz…
Biz yanlış gördüğümüz her şeyi yüzünüze söyledik.
Söylediklerimizin hepsini yazdık.
Değişmedi garip ve öksüz şehrim.
Sahne aynı sadece oyuncular farklı…
Yadırgamadık…
Bugün hedefler,
İdealler, davalar anlamsız.
Çekilen çilelerin zorlukların,
Pul kadar değeri,
Zerre kadar önemi yok…
Devir yediğini içtiğini diktiğini paylaşım devri.
Telefonda kaydırma devri.
Kaydır kaydır izle mutlu ol…
Ne sen bunun farkındasın,
Ne yanındaki paye avcıları farkında…
Yapılan eleştiriler,
Her dediğine evet diyen hınk deyiciler seni adam yapamıyor.
Titreyin ve kendinize gelin…
Dünyadaki en ağır sınav,
İnsanın kendi nefsi ile olan sınavıdır…
Makamlar insanlara değil,
İnsanlar makamlara şeref kazandırır.
Sen makamı değil,
Makam seni dolduruyorsa,
Sürekli mazeret üretip,
Yerim dar,
Bu gün yenim dar diyorsan,
Beceremiyorsan,
Yapamıyorsan,
Olmuyorsa,
Ne diyelim,
Hayatta başarılar…
* * *
Aradan kırk sene geçti.
Bizim kasabada değişen bir şey yok.
Şehir aynı, nesil farklı.
İlla ben illa ben…
Bu şehir vazodan dönenlere kadar.
Herkes kimin ne olduğunu,
Deveyi yardan atanın,
Bir tutam ot olduğunu,
Kimlerin akçeli işler peşinde koşturduğunu,
Biliyor merak etmeyin.
Tencere dibin kara seninki benden kara...
“Her şeyi ben bilirim” diyen,
Hiçbir şey bilmiyordur…
Yıllar süren çamur at izin kalsın nidalarıyla,
Kayıkçı kavgalarıyla geldiğimiz nokta ortadır.
Salına salına dönüp dolaşıp,
Vazo ile dönenler arasında geziyoruz.
Yeniliğe ayak uydurmayıp
Eski berbere tıraş oluyoruz.
Mutluyuz, mesutuz, bahtiyarız…
Aynı tas aynı hamam,
Kurna değişti,
Sular yok…
Bıraktığınız yerdeyiz...
* * *
Yıllardır kutuplaşmayı, ayrıştırmayı,
Bölüp parçalamayı bir türlü beceremediniz.
Beceremeyeceksiniz…
Bizim nesil,
Anne ninnileri ile büyütülüp,
Türkülerle yürüdü…
Boru yöresine ait güzel bir türküdür.
“Salına da salına da gel haydi yavrum,
Dön dolaş yine bana gel.”
Kostaklanmaya gerek yok…
Unutmayınız,
Dönüp dolaşıp geleceğiniz,
Yaşayacağınız yer bu şehirdir…
Demedi demeyin.
Kurt kışı geçirir ancak yediği ayazı unutmaz…
Yaldızlı günleriniz çabuk geçer.
Seçimde,
Seksen yaşındaki ninem,
Koltuk değnekleri ile gider reyini kullanır.
Sonuçları görüp,
Eşekten düşmüşe dönersiniz…