Küresel borçlar, bu yılın ilk çeyreğinde 315 trilyon dolara ulaşarak rekor tazeledi.
Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) tarafından yayımlanan “Küresel Borç Monitörü” raporuna göre, küresel borç tutarı 1,3 trilyon dolarlık artışla 315 trilyon dolara yükseldi.
Bu dönemde kaydedilen rekor, geçen yılın aynı döneminde 307 trilyon dolar olarak belirlenen küresel borç miktarını geçti.
Borç Artışı ve Dağılımı
Gelişmekte olan piyasalardan kaynaklanan borç artışı, gelişmiş ekonomilerdeki artıştan ayrışarak öne çıktı. Bu artışın büyük kısmı Çin, Hindistan ve Meksika gibi ülkelerde gerçekleşti.
Gelişmiş ekonomilerde ise ABD, Japonya, İrlanda ve Kanada’nın öncülüğünde bir artış yaşandı. Ancak İsviçre ve Almanya gibi ülkelerde borç miktarında azalma gözlendi.
Küresel borcun dağılımına bakıldığında, hane halkına ait borçlar, finansal olmayan şirketlere ait borçlar, kamu borçları ve finansal şirketlere ait borçlar şeklinde sıralanabilir.
Hane halkına ait borçlar, finansal olmayan şirketlere ait borçlar, kamu borçları ve finansal şirketlere ait borçlar sırasıyla 59,1 trilyon dolar, 94,1 trilyon dolar, 91,4 trilyon dolar ve 70,4 trilyon dolar olarak kaydedildi.
Küresel Borcun GSYH’ye Oranı
Küresel borcun gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oranı, üç çeyreklik düşüş trendinden sonra yükselişe geçti.
Yılın ilk çeyreğinde küresel borcun GSYH’ye oranı yüzde 333 oldu. Bu oranlar incelendiğinde, hane halkına ait borçlar ve finansal olmayan şirketlere ait borçlarda azalma görülürken, kamu borçlarında ve finansal sektöre ait borçlarda artış yaşandı.
Türkiye’de ise borçların GSYH’ye oranları incelendiğinde, hane halkına ait borçlar, finansal olmayan şirketlere ait borçlar, kamu borçları ve finansal sektöre ait borçlarda düşüş gözlendi. Bu düşüş, özellikle hane halkına ait borçlarda ve finansal sektöre ait borçlarda belirgin oldu.
Gelecek Beklentileri ve Uyarılar
Raporda, ABD’deki “yapışkan” enflasyon ve ABD Merkez Bankasının (Fed) beklenen faiz indirimlerindeki gecikme göz önüne alındığında Avrupa Merkez Bankasının (ECB) gevşemeye başlamasıyla birlikte ABD dolarındaki bir yükselişin özellikle gelişmekte olan ülkeler için kamu borç sıkıntılarını bir kez daha ön plana çıkarabileceği uyarısında bulunuldu. Artan ticari uyuşmazlıkların ve jeoekonomik ayrışmanın da gelişmekte olan piyasaların dış borç ödeme kapasitesini azaltabileceği belirtildi.