Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Kurban ahkamı ve kulluk bilinci

Kurban ahkamı ve kulluk bilinci. Allah rızasını kazanmak amacı ve ibadet niyetiyle belirli vakitte, belirli nitelikleri taşıyan hayvanı usulünce kesmek demektir.

Kurban ahkamı ve kulluk

Hazırlayan Aysun ÖGCEM / Kütahya il Vaizi

Yaklaşmak, Allah’a yakın olmaya vesile olan şey anlamına gelen “kurban” kelimesi, dini terim olarak, Allah rızasını kazanmak amacı ve ibadet niyetiyle belirli vakitte, belirli nitelikleri taşıyan hayvanı usulünce kesmek demektir.[2]

Kurban ahkamı ve kulluk bilinci

Yüce dinimiz insanı yaratıcısına yakınlaştırmak, O’na ulaştırmak veya Allah ile kulu arasındaki bağı sağlamlaştırmak ve benzeri maksatlarla çeşitli ibadetleri meşru kılmıştır ki, namaz, oruç, hac, zekât ve kurban ibadeti de bunlardan bazılarıdır.

Bir ibadet olarak kurban insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlık tarihi boyunca hemen bütün ilahi dinlerde kurban kesmek, insanı Allah’a manen yaklaştıran bir ibadet sayılmıştır. Kur’ân’ı-Kerim’de Hz. Ademin iki oğlunun Allah’a kurban takdim ettiklerinden haber verilmesi (Maide 5/27), bunun yanında bir başka ayette ilahi dinlerin hepsinde kurban hükmünün varlığına işaret edilmesi (Hac, 22/34), hayli değişikliğe uğramış şekliyle de olsa kurbandan Yahudilik ve Hıristiyanlıkta da söz edilmesi bu ibadetin ne kadar eskilere dayandığını göstermektedir.

Allah Teala’nın üzerimizdeki en büyük hakkı, O’nu tanıma, O’nun birliğini şeksiz şüphesiz kabul etme ve sadece O’na kulluk etmemizdir. Yaratılışımızdaki maksat budur. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır;

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat 56)

Kul olmak demek, Allah u Teala ile manevi bir alışveriş yapmak demektir. Kulluğun göstergesi de ibadetleri hakkıyla yerine getirmeye çalışmaktır. Kurban ibadeti de kul olmanın bilinci ile yerine getirilen bir ibadettir.

Kurban Nedir?

Kurban, hak yolunda, Allah’ın emri gereğince, O’na şükrümüzün ve teslimiyetimizin bir nişanesi olarak, O’na yakınlaşmaya vesile olması için ibadet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usulüne uygun olarak kesmektir. Kurban, yakınlaşmak ve yakın olmaktır. Kuluna şah damarından daha yakın olan Allahu Teala’ya manevi anlamda yakın olma çabasıdır.

Kurban, Cenab-ı Hakkın rızasını her şeyden üstün görmektir. Kurban, nimetin gerçek sahibini hatırda tutmaktır.

Kurban, Habil’in takvasıdır. Hz. Âdem’in çocukları Habil ve Kabil Samimiyet imtihanına tabi tutulmuştu. Bu imtihanda Allah’ın emrine en güzel şekilde itaat eden ve kanaatkâr davranan Habil kazanmış, samimiyetsiz ve kıskanç tavrıyla Kabil kaybetmişti. Kurban, malımızı, canımızı ve bütün varlığımızı Allah yolunda feda etmenin temsili bir ifadesidir.

Kurban, sadakatin, Allah’a itaat ve teslimiyetin göstergesidir.

Kurban, Hz. İbrahim (a.s) ve Hz. İsmail’in (a.s) teslimiyetidir. Hz. İbrahim’i ve oğlu İsmail teslimiyetle sınandılar. Bu ağır imtihanda Peygamber bir baba ve oğlu, sahip olunan her şeyin Allah yolunda tereddütsüz feda edilebileceğini insanlığa gösterdi. Hz. İbrahim (a.s), Allah sevgisini, bütün dünyalık sevgilere feda edip sevgili oğlunu kurban etmekle, Hz. İsmail (a.s) de canını hak yolunda feda etmekle imtihan edildi. Her ikisi de Allah’ın emrine teslim oldular. Kazandılar. Hz. İsmail (a.s) yerine fidye olarak Hz. Cebrail (a.s) vasıtasıyla Rabbimiz bir büyük koç gönderdi. Hz. İbrahim (a.s) bu koçu kurban etti.

Kurbanın Hikmeti

Kurban, Yüce Yaratıcı’ya yakınlaşmaktır; kurbanlarımız, “kurb” (yakınlık) anlarımızdır, yani O’na en yakın olma zamanlarımızdır. Kurban, mukarrebûndan olma çabasıdır, yani takvaya erişme arzusu içinde Yüce Yaratıcı’ya yaklaşanlar arasına girebilme gayretidir. Kurban, takvaya; takva da Allah”a ulaştırır. Nitekim Yüce Rabbimiz kurbanlardan söz ederken kurbanların, aslında Allah”ı yüceltme ve O’na şükretme vesilesi olduğunu belirttikten sonra şöyle buyurur:

“Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır.”(Hac, 37)

Kurban sadece hayvanı boğazlayıp kan akıtmak değildir. Zahir itibariyle böyledir ama kişinin hırsını, dünyaya karşı tamahını, arzularını ve nefsinin kötülüklerini boğazlamasıdır. Kalbi selim olmaya yöneliştir.

Kurbanlarımızla hem Rabbimize yaklaşır hem de muhtaç kimselerin hanelerine muhabbet ve sevinç taşırız. Coğrafyaları aşan gönül köprüleri inşa ederiz. Tanıdığımız, tanımadığımız nice kardeşimizin dertleriyle dertlenip, onlar için iyilik ve hayır eli oluruz.

Kurban ibadetiyle birlik ve beraberliğimizi güçlendirir, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu diri tutarız. Peygamber Efendimiz (s.a.s), kurbanlarını bizzat boğazlamış, etinden hem kendisi ve ailesi yemiş hem dostlarına ikram etmiş, hem de ihtiyaç sahiplerine infak etmiştir. Kurbanda Peygamberimizin vefası ve duası vardır. Onun infak ve paylaşma ahlakı vardır.

Kurbanla İlgili Bazı Meseleler

Kurban ibadetinin yerine getirilmesi için, gerekli şartları taşıyan bir hayvanın usulüne uygun olarak kesilmesi şarttır.

Kurban ibadeti, kurbanlık hayvanın belli günlerde ve kurban niyetiyle usulüne uygun olarak kesilmesiyle eda edilir. Kurbanlık hayvan kesilmeksizin bedelini infak etmek suretiyle kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz. Bu bağlamda “Kesimsiz kurban bağışı” vb. adlar altında yapılan bağışların hiçbir dini dayanağı bulunmamakta olup söz konusu bağışlar kurban sayılmaz.

Bir kurban hissesi yalnızca bir kişi içindir. İmkânı olmayan birden fazla kişinin, tek kişilik bir hisseye ortak olabileceği anlayışı dinen doğru değildir. Aynı hisseye birden fazla kişinin ortak olması halinde kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz.

Kurban etlerinin mutlaka yedi fakire dağıtılması gerektiği şeklindeki anlayış doğru değildir. Kişi udhiyye kurbanını kestikten sonra bunun bir kısmını ihtiyaç sahiplerine, bir kısmını akraba ve komşularına verdikten sonra geriye kalan kısmını kendi evi için kullanabilir.

Evli olmayan kimselerin -gerekli mali imkâna sahip olsalar da- kurban kesemeyecekleri anlayışı yanlıştır.

Kurban her şeyden önce bir ibadettir, et alım satımı değildir. Dolayısıyla kurban ibadetini adeta belli kiloda et satışına indirgeyen uygulamalar bu ibadetin maksadı ve ruhuyla bağdaşmaz. Kesimden önce her bir kurbanlık hayvan ve hissedarları muhakkak belirlenmelidir. Önceden vaat edilen kiloyu tamamlamak amacıyla farklı kurbanların etlerini birbirine karıştırmak asla caiz değildir.

Seferî (yolcu) olanın kestiği kurbanın geçersiz olduğu anlayışı doğru değildir. Bir kimsenin, misafir olarak gittiği köyünde veya başka bir yerde kestiği kurban geçerlidir. Bu şekilde kurban kesen kişinin, daha sonra bayram günleri içinde yaşadığı yere dönünce yeniden kurban kesmesi gerekmez.

Kurban İbadetinin Bize Kazandırdıkları ve Mükafatı

Kurbanın diğer ibadetlerde olduğu gibi takvamızı, Rabbimize karşı sorumluluk bilincimizi arttırması beklenir. Kurban, bizim kulluktaki samimiyetimizi Rabbimize arz etmemizdir. Rabbimiz ancak kendi rızasını talep için yapılan samimi amelleri kabul eder.

“Allah, ancak takva sahiplerinden kabul eder.” (Maide, 27) Bu manada kurban, samimiyet sınavımızdır, diyebiliriz. Allahu Teala’nın ihsan ettiği varlığa, imkân ve nimetlere şükürdür. Nimet, şükürle muhafaza olur, bereketlenir ve artar. Kurban için yapılan masraflar, Allah yolunda malı infaktır. Kurban, günahların bağışlanmasına bir vesiledir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s), Hz. Fatıma’ya şöyle buyurmuştur:

“Kalk, kurbanının yanına git ve onu izle. Onun akıtılan ilk damlasıyla, işlediğin günahların affedilecektir.

İmran b. Husayn (r.a.) dedi ki; “Ya Rasulallah (s.a.s), bu sadece sana ve senin ailene mi yoksa bu hem senin ailene hem de bütün Müslümanlara mı mahsustur?” dedim. Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: “Bilakis bütün Müslümanlara mahsustur.” (Taberani, Evsat, 3/247)

Kurban, mizan terazisinde kişiye sevap olarak dönecektir.

“Kurban, kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnaklarıyla (sevap olarak) gelir. Kurban, henüz kanı yere düşmeden, Allah tarafından kabul edilir. Bu sebeple kurban kesme konusunda gönlünüz hoş olsun, (bu iş size zor gelmesin)” (Tirmizî, Edâhî, 1)

 Not: Diyanet Yayınlarından faydalanılmıştır.