Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Gençlerimizi geleceğe hazırlamak

Hazırlayan Ünal Damar- Cezaevi

Hazırlayan Ünal Damar- Cezaevi Vaizi

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi hepimizin üzerine olsun kıymetli okuyanlar!
Bir toplumun geleceği, o toplumun en temel dinamiği olan gençlerle şekillenir. Huzurlu ve güvenli
bir gelecek inşa etmenin, maddi ve manevi bakımdan donanımlı ve hayatı değerler üzerinden okuma
kabiliyetine sahip bir gençlik ile mümkündür.
Cenab-ı Hak, insanoğlunu yeryüzünde yaratmış ve toplumlara rehberlik yapsın diye Peygamberlerini
göndermiştir. İlk insan Hz. Adem aynı zamanda ilk peygamberdir. Bütün Peygamberlerine din olarak İslam’ı göndermiştir. İslam, Hz. Adem’den hatemü’l enbiya Muhammed Mustafa aleyhissalatü vesselam efendimize kadar bütün Peygamberlere gönderdiği dinin adıdır. Yeryüzünde insanlar huzur, barış içerisinde yaşasınlar diye de barış anlamına gelen bir isim vermiştir bu dine, o da İslam’dır. Birbirlerine zulüm etmesinler, haksızlık yapmasınlar diye bu dininin adına İslam demiştir. Ve onun insanoğluna, yeryüzüne gönderilen en büyük nimet olduğunu ifade buyurmuştur. Efendimiz aleyhissalatu vesselam’a gönderdiği son ayet-i kerime olan Maide Suresi’nin şu ayetinde; “Bugün sizin dininizi kemale erdirdim. Üzerinizdeki nimetimi de tamamladım. Ondan razı oldum ve din olarak İslam’ı seçtim.” (Maide 3) buyurmuş Rabbimiz ve son ayet olarak da Peygamber Efendimize bunu göndermiştir.

Üzerinizdeki en büyük nimet nedir diye sizlere bir soru sorulsa, cevabınız, ‘Müslüman olmuş
olmaklığım’ diye olmalı. Çünkü Rabbimiz İslam’ı en büyük nimet olarak bizlere tanıtıyor. İslam adalettir,
İslam iyiliktir, İslam barıştır, İslam paylaşmaktır, İslam infaktır, İslam iyilikte yardımlaşmaktır. Rabbimiz,
“İyilikte ve takvada yardımlaşınız. Kötülükte, günahta, düşmanlıkta yardımlaşmayınız.

” (Maide 2) diye bütün insanlığa emir buyurmaktadır.
Bu nimetin kıymetini iyi bilelim. Cenab-ı Hakkın insanoğluna nasip etmiş olduğu yine en değerli
nimetlerden birisi gençliktir. Gençlik, insanın çocukluk ve yaşlılık arasında gücünü, kuvvetini gösterdiği,
ömrünün en verimli dönemidir. Gencin sınırsız hayalleri, tükenmek bilmeyen enerjisi vardır. Bedeni, ruhu,
benliği, düşünceleri sürekli değişir. Hayata dair ne varsa hepsini sorgular. Buna kendisi de dahildir. Çünkü
hayatı anlamlandırmaya ihtiyacı vardır gencin. Eleştirmesi, karşı çıkması, direnmesi, sınırlamaya
gelememesi hep bu yüzdendir. Toplumsal gelişmenin ve yükselmenin imkanı gençlerin hayallerinde ve gayretlerinde gizlidir. Gençlerin omuzlarında yükselerek tüm insanlığa model olan asrı-saadet, bu noktada bizler için önemli bir referanstır. Nitekim Peygamber Efendimizin (s.a.s.) adalete ve merhamete dayalı bir medeniyet inşasında en önemli rolü ashab-ı kiram’ın gençleri üstlenmiştir.
Allah Rasulü (s.a.s.), cehaletin karanlık duvarlarını, gençlerin azim, irade ve kararlılıklarıyla yıkmış,
insanlık için aydınlık bir ufuk açmıştır. Tarihin akışını değiştirecek köklü dönüşümleri gençlerin enerjisiyle
hayata geçirmiştir. İslam’ın nurunu dünyanın en uzak noktalarına gençlerle ulaştırmıştır. Gençlerin değerini takdir etmiş, onların yüreğinden ve elinden tutarak insanlık için üstün değerler üretmiştir. Onları akıl, bilgi, duygu denklemini gözeten bir yaklaşımla, aşkla yoğurarak insanlığa umut olacak bir model toplum inşa etmiştir. Gençleri anlama ve geleceğe hazırlama konusunda en güzel rehberimiz hatemü’l enbiya Muhammed Mustafa aleyhissalatü vesselam efendimizdir. Onun hayatında gençlerin daima özel bir yeri olmuştur. Sevgili Peygamberimiz gençlere zaman ayırmış, onları dinlemiş, fikirlerine değer vermiştir. Onlarla samimiyete dayalı bir iletişim kurmuş, onlara güvenmiştir. Nitekim ömrünün baharındaki Mus’ab b. Umeyr’i kendisinden önce Medine’ye bir öğretmen, bir muallim, bir davetçi olarak göndermiştir. Hicret ederken, yanında bulunan emanetleri sahiplerine vermek üzere genç sahabi olan Hz. Ali’ye teslim etmiştir. Yemen’e kadı olarak görevlendirdiği Muaz b. Cebel, orduya komutan seçtiği Üsame b. Zeyd gibi önemli görevler verdiği daha nice genç sahabi vardır. Gençler, kendilerini inşa etme yolunda büyüklerinin karşılarında değil, yanlarında olmasını arzu ederler. Sahip oldukları güç ve potansiyeli iyiye ve güzele yönlendirmede kendilerine rehberlik edilmesinden hoşnut olurlar. Fikirlerine değer verilmesini, onlara güvenilmesini isterler. Çıkmaza düştüklerinde ellerinden tutulmasını, hata ettiklerinde onu düzeltebilmeleri için imkan tanınmasını beklerler. Yarınlarımızı emanet edeceğimiz, toplumumuzu iyiye ve güzele götürecek olan gençlerimizin yetişmesi için medeniyetimizden neş’et eden ve bizi biz yapan değerlerimize sımsıkı sarılalım. Aynı toprağı, aynı suyu, aynı ekmeği paylaştığımız bu güzel coğrafyalarımızda birbirimizle sağlıklı iletişim kurmanın yollarını arayalım.

Bizi birbirimize düşürmek için aramıza fitne sokmak isteyenlere fırsat vermeyelim. Birlik ve beraberlik ruhuyla bütün zorlukların üstesinden geleceğimizi asla unutmayalım. Rabbimize kulluk yolunda çocuklarımıza örnek ve destek olalım. Onları günaha sürüklemek, kötü emellerine alet etmek isteyenlere fırsat vermeyelim. Evlatlarımızdan her daim ümitvâr olalım. Kendilerine güvendiğimizi, değer verdiğimizi hissettirelim. Gençlerimiz, kendilerine güvendiğimiz müddetçe Hz. İbrahim gibi batılın karşısında dimdik durmaya devam edeceklerdir. Hz. Yusuf misali iffetiyle insanlığa örnek olacaklardır. Hz. Meryem gibi şükrü, sabrı, hayayı ve tevekkülü kuşanmayı sürdüreceklerdir. Ve nihayet neş’eye ve huzura Rabbine ibadet ile ulaşarak kıyamet günü, Allah’ın arşının gölgesinde korunmakla müjdelenen gençlerden olacaklardır inşallah. Gençliğin de bize emanet olarak verildiğini unutmayalım. Gençliğimizi nerede ve nasıl geçirdiğimize dikkat edelim. Pişmanlığın hiçbir fayda vermeyeceği kıyamet günü için şimdiden muhasebemizi yapalım. Hayatımızın en güzel çağını Rabbimizin rızasına uygun olarak yaşayalım.

HAFTANIN FETVASI
Allah nerededir?
Zaman ve mekân Allah tarafından yaratılmış olup sınırlılık ifade eder. Bu nedenle zaman ya da
mekânla sınırlı olmak yaratılmışlara ait bir özelliktir. Allah ise yaratıcıdır. Dolayısıyla Allah zaman yahut
mekânla sınırlı olacak şekilde ifade edilemez.

Zaman ve mekândan münezzeh olarak Allah Teâlâ her daim kullarına yakın ve onlarla beraberdir.
Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de bu anlamı ifade eden pek çok âyet vardır; “Kullarım sana, beni sorduğunda
(söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O hâlde
(kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulabilsinler.” (Bakara, 2/186),
“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından
daha yakınız.” (Kâf, 50/16), “O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a istivâ edendir… Nerede
olsanız, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.” (Hadîd, 57/4).“Rahmân Arş’a istiva etmiştir.”
(Tâhâ, 20/5) gibi müteşâbih âyetlerden yola çıkarak Allah’ın gökte olduğu şeklinde yapılan yorumlar, İslâm
âlimlerinin geneli tarafından kabul görmemiştir. Zira bu ve benzeri âyetlerin anlamları müteşâbih olup
Allah’ın yüceliğini ifade etmektedir.

Her ne kadar sıfatlarıyla Allah Teâlâ’yı bilsek de O (c.c.), zâtı itibarıyla idrak ve tasavvurumuzun
ötesindedir. İnanan kimseye düşen, O’nun insana şah damarından daha yakın olduğu bilinciyle hareket
etmesi, iman ve amelleriyle Rabbine yönelip kulluk görevini yerine getirmeye çalışmasıdır.

HAFTANIN AYETİ

“Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz
rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır.” (Ra’d 22)

HAFTANIN HADİSİ

“Yedi sınıf insan vardır ki, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı kıyamet gününde kendi arşının
gölgesinde gölgelendirecektir:

a) Adil yöneticiler,
b) Allah’a ibadet içinde yetişen gençler,
c) Tekrar dönünceye kadar kalbi mescide bağlı olan kimseler,
d) Allah için birbirlerini seven, Allah rızası için bir araya gelip, Allah rızası için ayrılan iki kişi,
e) Güzel ve makam sahibi bir kadın tarafından davet edildiği halde, ‘Ben Allah’tan korkarım.’ deyip iltifat
etmeyen kimseler,
f) Sağ elinin verdiği sadakayı sol eli bilmeyecek kadar gizli veren kimseler,
g) Allah’ı tek başına zikrederken gözlerinden yaş boşanan kimseler.” (Buhârî, Ezan, 36; Hudud, 19; Rikâk, 24; Müslim, Zekât, 91)

HAFTANIN DUASI

O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: “Rabbimiz, Katından bize bir rahmet ver ve
işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl). (Kehf 10)

NOT: Bu yazı Diyanet İşleri Başkanlığı yazılarından istifade edilerek hazırlanmıştır