Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Dünya hayatının amacı ve ahiret bilinci

Hazırlayan: Aysun ÖGCEM Sonsuz

Hazırlayan: Aysun ÖGCEM

Sonsuz kudretiyle bütün varlığı yaratan Allahu Teala hiçbir şeyi boş yere yaratmamış ve yarattığı her bir mahlukata bir özellik vermiş aynı zaman da bu özelliğiyle ona bir görev tahsis etmiştir. Kuranı Kerim de;

“Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri oynayıp eğlenmek için yaratmadık. Bunları hakikat ve hikmet çerçevesinde yarattık, fakat çoğu bunu bilmez.” Duhân Sûresi (38 – 39)

“Güneşi aydınlatıcı, ayı ise aydınlık yapan, yılların sayısını ve hesaplamayı bilesiniz diye ona menziller belirleyen O’dur. Allah bütün bunları hikmet ve fayda esasına göre yarattı. Bilme kabiliyetinde olanlar için de âyetlerini detaylı bir şekilde gözler önüne seriyor.” Yûnus Sûresi (5) buyrulmaktadır.

Yarattıklarını hikmet üzere yaratan Rabbimiz bu mahlûkatın tamamını insan hayatının devamını sağlayacak şekilde tasarlamış ve onun hizmetine vermiştir.

“Gökleri ve yeri yaratan, gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü türlü ürünler çıkaran Allah’tır; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize veren, nehirleri sizin için faydalı olacak şekilde yaratan O’dur. (32) Düzenli seyreden güneşi ve ayı sizin için yararlı kılan, gece ile gündüzü faydalanacağınız biçimde yaratan O’dur.” İbrâhîm Sûresi (32 – 33)

“Yeryüzünde ne varsa tamamını sizin için yaratan, sonra göğe yönelerek onları, yedi gök olarak tamamlayıp düzene koyan O’dur ve O, her şeyi hakkıyla bilmektedir.” Bakara Sûresi (29)

Hiçbir şeyi boş yere ve hikmetsiz yaratmayan Hâkim olan Rabbimizin her şeyin kendisi için yaratıldığı insanı bu dünya hayatında yaşamının bir gayesi ve amacı olmaksızın yaratması mümkün müdür. Elbette mümkün değildir. Aklı Selim ve her mahlûkatın bir görevinin olduğunu anlayan her kişi kendisinin de bir görevi olduğunu da anlayacaktır.

Dünya Hayatındaki Yaşam Gayemiz

Her mahlûkatın kendi kabiliyetine göre yerine getirdiği bir görevi var. İnsanın mahiyetine baktığımız zaman ona verilen kabiliyetinin akıl ve hür irade olduğunu görürüz. Bu kabiliyeti ona çok ağır ve büyük bir görev yüklemiştir. Kuranın Kerim de bu görevin ciddiyeti şu şekilde ifade edilmektedir;

“Biz emaneti göklere, yerküreye ve dağlara teklif ettik, ama onlar bunu yüklenmek istemediler, ondan korktular ve onu insan yüklendi. Kuşkusuz insan çok zalim, çok bilgisizdir.” Ahzâb Sûresi (72)

Bu emanet yani akıl ve hür irade bizim dünya hayatımızdaki yaşam amacımızı ortaya koymaktadır. İnsanın yaşam amacının ne olduğunu Kuranı Kerim Hz Âdem (as) yaratılış hadisesinde Allah’ın meleklere şu hitabıyla ortaya koymuştur;

“Hani Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti.” Bakara Sûresi (30)

Bunlardan ilki insanın halife olmasıdır. Yeryüzünde halifelik ise Âdem (as) ve neslinin Allah’ın mülkü bulunan yeryüzünde O’nun iradesine uygun yaşamak ve tâlimatı doğrultusunda tasarrufta bulunmaktan ibarettir. (Kuran Yolu Tefsiri C.1 S. 101)

İkinci olarak ise Zariyat Suresinde şu şekilde ifade edilmiştir;

“Ben cinleri ve insanları, başka değil, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım.” Zâriyât Sûresi (56)

Kulluk etmek Allahı zat ve sıfatlarıyla tanımak ve Ona ibadet etmektir. Mülk Suresinde ise yaratılış amacımızın salih ameller işlemek olduğu ifade edilmektedir.

“Hanginizin davranışça daha iyi olduğunu denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur. O, güçlüdür, çok bağışlayıcıdır” Mülk Sûresi (2)

İnsanın bu dünyadaki amacı Allah’ı tanımak sadece ona ibadet etmektir. Enam suresinde geçtiği üzere bir hayat yaşayabilmektir;

“De ki: “Benim namazım, (her türlü) ibadetim, hayatım ve ölümüm, hepsi âlemlerin Rabbi olan Allah içindi.” En’âm Sûresi (162)

Dünya hayatında yaşam amacımız Allah’ın razı olduğu bir kul olarak yaşayabilmektir. Bunun karşılığı ise ahirette görülecektir. Bundan dolayı yaşam amacımıza uygun bir hayat yaşayıp ahiret bilincine sahip olmalıyız.

Ahiret bilincine sahip olmamız dünya hayatını ve ahiretin ne olduğunu bilmemizle alakalıdır. Bizler dünyanın ne olduğunu ahiretin ne olduğunu bilir ve anlarsak ahiret bilincine ulaşmış oluruz. Ahiretin ve dünyanın değerinin ne olduğun farkına varırsak ahiret bilincini yeterince kalbimize yerleştirmenin yolunu bulmuş oluruz. Kalbimize yerleşen bu bilinç bizlere hem dünya ahiret dengesini sağlamamızı sağlayacak hem de tercih etme hususunda bize bir pusula görevi görecektir. Yani insan dünya ile ahiret arasında bir tercih etme durumunda kaldığında neden, nasıl ve niçin ahireti tercih etmesi gerektiğinin bilincinde olacaktır.

Dünya ve Ahiret Nedir?

1- Dünya İslam Yurdudur

Allah Teâlâ bu dünyayı İslam’ın yaşanması için yaratmıştır. Hz. Âdem (as) yaratılış amacında bizlere bunu bildirmiştir.

“Hani rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti.” Bakara Sûresi (30)

2- Dünya Hayatı Kısa, Geçici ve Az bir faydalanmadır.

İnsan bu dünyada daimî olarak yaşamak için yaratılmamıştır. İsimlerini bilmediğimiz nice insanlar gelip geçmiş hiçbiri emellerini tam anlamıyla yerine getiremeden bu dünyadan göçüp gitmiştir. Peygamber efendimiz (sav) bu dünyanın kısa ve geçici olduğunu bizlere şu hadisi şerifiyle bildirmektedir;

Resulullah (sav) yere bir çizgi çizdi ve: “Bu insanı temsil eder” buyurdu. Sonra bunun yanına ikinci bir çizgi daha çizerek: “Bu da ecelini temsil eder” buyurdu. Ondan daha uzağa bir çizgi daha çizdikten sonra “Bu da emeldir” dedi ve ilave etti: “İşte insan daha böyle iken (yani emeline kavuşmadan) ona daha yakın olan (eceli) ansızın geliverir.”( Buhari, Rikak 4; Tirmizi, Zühd 25, (2335)

Kuranı Kerimde Rabbimiz dünya hayatının geçiciliğini şu temsil ile anlatmaktadır;

“Dünya hayatı gökten indirdiğimiz bir su misalidir ki, insanların ve hayvanların yediği yer bitkileri o su sayesinde gürleşip birbirine girer. Yeryüzü bu güzelliğe kavuşup süslendiğinde ve sahipleri bu güzellikleri kendi güçlerine bağladıklarında oraya, bir gece vakti yahut güpegündüz emrimiz ulaşır da onu -sanki dün de yokmuş gibi- kökünden biçilmiş hale getiririz. Düşünenler için âyetlerimizi işte böyle açıklıyoruz.” Yûnus Sûresi (24)

Dünya hayatı ahiretin yanında az bir faydalanmadır. Rabbimiz Âdem (as) yeryüzüne indirdiğinde bu dünyanın az bir faydalanma ve geçim yurdu olduğunu insanlığa en başından bildirmiştir.

“Şeytan oradan onların ayağını kaydırdı da bulundukları yerden onları çıkardı. Biz de “Birbirinize düşman olmak üzere inin! Bir zamana kadar sizin için yeryüzünde kalacak bir yer ve ihtiyaç maddeleri vardır” dedik.” Bakara Sûresi (36)

3- Dünya İmtihan Yurdudur.

İnsanın yaratılış amacını Rabbimiz bildirirken Mülk Suresinde imtihan olduğunu bildirmiştir.

“Hanginizin davranışça daha iyi olduğunu denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur. O, güçlüdür, çok bağışlayıcıdır.” Mülk Sûresi (2)

“Yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karşılaşmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine yoksulluk ve sıkıntı çekmişler, öyle sarsılmışlardı ki peygamber ve yanındakiler, “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” demeye başladılar. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.” Bakara Sûresi (214)

4- Dünya Sabır Yurdudur

Dünya hayatında insanoğlu farklı farklı sıkıntılarla karşı karşıya kalabilmektedir. Bu sıkıntılara maruz kalmak imtihanın bir parçasıdır. Peygamberler Allah katında insanların en üstünleri olduğu halde imtihana tabi tutulmuş ve birçok sıkıntılara karşı sabretmişlerdir. Kuranı Kerim imtihan ve bunun karşılığında sabretmememiz gerektiğini ve bunun büyük mükâfatını bizlere bildirmiştir.

“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!” Bakara Sûresi (155)

1- Ahiret Mükâfat Yurdudur.

İslam yurdu olan dünya hayatında Allah’ın yeryüzünde halife olarak kıldığı insan halifeliğinin gerektirdiği gibi bir hayat yaşarsa ahiret onun için ebedi bir mükâfat yeri olacaktır. Rabbimiz Kuranı Kerimde bu dünya hayatında İslam’ı yaşayanları ahirette büyük bir mükâfatla müjdelemektedir.

“İman eden ve iyi işler yapanlara, kendileri için zemininden ırmaklar akan cennetler bulunduğu müjdesini ver. Onlara cennetteki meyvelerden biri rızık olarak her sunulduğunda, “Bu daha önce de bize rızık olarak verilendir” derler. O kendilerine, benzer şekilde verilmiştir. Ayrıca orada kendileri için tertemiz eşler de vardır ve orada onlar sonsuza kadar kalıcıdırlar.” Bakara Sûresi (25)

2- Ahiret İhsan Yurdudur.

Bu dünya da iyilik yapan, sıratı müstakim üzere hayat süren her mümin için Allah’ın bol bol ihsanının, ikramının ve merhametinin olduğu bir yerdir.

“İşte Rablerinin lütufları ve rahmeti bunlar içindir ve işte doğru yola ulaşmış olanlar da bunlardır.” Bakara Sûresi (157)

3- Ahiret Ebedi Yurdumuzdur.

“İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlara gelince, halkın en hayırlısı da onlardır. (7) Onların Rableri katındaki ödülleri, altından ırmaklar akan, içinde devamlı kalacakları adn cennetleridir. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah’tan râzı olmuşlardır. İşte bu, rabbini sayıp O’ndan korkanlar içindir.” Beyyine Sûresi (7 – 8)

4- Ahiret Hesap Verme Günüdür.

Bu dünya da insan boş yere yaratılmamıştır. Yaptıklarından herkes sorguya çekilecektir. Zalim zulmünün hesabını kafir inkarının karşılığını görecektir. Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurmaktadır.

“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! O sadece, onların işini bir güne erteliyor ki, o gün gözler dehşetten dışarı fırlamış.” İbrâhîm Sûresi (42)

“Sizi sırf boş yere yarattığımızı ve sizin artık huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (115) Mü’minûn Sûresi (115)

Öyle ki insan sadece küfründen ve zulmünden hesaba çekilmeyecek verilen nimetlerden de sorguya çekilecektir. Kur’an-ı Kerim bunu şu ayet ile bildirmektedir.

“Nihayet o gün nimetlerden elbette sorguya çekileceksiniz.”  Tekâsür Sûresi (8)

Peygamber efendimiz (sav) ise bunu şu hadisi şerif ile haber vermektedir.

İbn Mes”ûd”dan nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde insanoğlu şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan bir yere kımıldayamaz: Ömrünü nerede ve nasıl geçirdiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, bildiği ile amel edip etmediğinden.” ( Tirmizî, Sıfatü”l-kıyâme, 1)

Dünya hayatı ve ahiret hayatı arasındaki farkı bilip ona göre yaşamak akıl sahibi her insanın yapması gereken bir davranıştır. Dünya hayatının süsüne, cazibesine aldanıp ahiretini mahvetmek ise insanın hayatında yapacağı en büyük yanlıştır. İnsanın hesap verme bilinciyle bu dünya hayatını yaşaması onun aklını kullandığının emaresidir. Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur.

“Akıllı kimse, kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için hazırlayan kimsedir. Aciz kimse ise, nefsi isteklerine tabi olan ve Allah’tan olmadık şeyler isteyen kimsedir.” (Tirmizi, Kıyame 25)

Ahirete inanmak insana bir bilinç aşılar, insanın hayatına anlam katar ve onu temelden şekillendirir. Ayrıca ahiret bilinci günlük hayatta fert ve toplum açısından bizlere pek çok faydalar sağlar. Bunlar;

1- Ahirete inanan insanın hayatında bir hedef ve gayesi olur. Ahiret inancı kişiye yaratılıştaki gaye ve amacını öğretir. İnsanın boş yere yaratılmadığını ve başıboş da bırakılmadığını öğretir.

2- Ahirete yani mükâfat ve ceza gününün varlığına iman eden kişi bu dünyada işlediklerinden dolayı Allah’ın huzurunda sorguya çekileceğini bilir. Bu bilgi ve inanç, onlar için hem hukuki hem ahlaki hem de vicdani bir denetim sağlar. Dolayısıyla dinî ve dünyevî bütün görevlerini eksiksiz yerine getirmeye gayret eder.

3- Milletleri ve toplumları oluşturan fertlerdir. Bu inanç, fertlerin kalbinde ne kadar kuvvetli olursa toplumlar arası ilişkiler o derece sağlıklı olur. Toplumlar arasındaki bağların ve ilişkilerin sağlam bir hale gelmesini kolaylaştıracak olan en büyük araç da ahirete imandır.

4- Ahiret inancı olan insanlar ilahi adaletin eninde sonunda gerçekleşeceğinin bilincindedir. Bu inanç ve bilinç insanların kalbine barış ve adalet duyguları kazandırır. Barış duygusu adaletin meyvesidir. Adaletle hareket eden kişi, ilahi adaletin eninde sonunda gerçekleşeceğinin bilincindedir.

5- Ahiret inancı insanların ümitlerini taze tutar, acılarını hafifletir, zor durumlara katlanmasını sağlar. İnsanları ölüm korkusundan kurtarır ve insanın hayatına anlam katar.

6- Ahirete inanan kişi, başına hoş olmayan bir şey geldiğinde bunun bir imtihan, sabredildiğinde bir ödül olduğunu bilir. Gençliğinde, yaşlandığında veya hastalandığında iyi bir kul olarak yaşamanın huzurunu duyar. Onun için dünya sonsuz bir mutluluğa bir araç ve vesiledir.

7- Ahiret inancı, dünyayı ahiretin tarlası olarak görmeyi dolayısıyla dünyanın çekiciliğine ve aldatıcılığına kanmadan dünya hayatıyla ahiret yurdu arasında denge kurabilmeyi sağlar. İnsanların dünya nimetlerine karşı aşırı bağlılığını önler. Makam mevki ve dünya imkânları için verilen anlamsız kavgaların önüne geçer. İnanan insan için dünya sahiplenilecek, uğruna kavga edilecek yerden ziyade güzelliklerinin paylaşılacağı bir yerdir. Allah’ın verdiği nimetler de dertler gibi birer imtihan vesilesidir. Elindeki nimeti bölüşür, fakiri kimsesizi korur ve karşılığında ahirette büyük ecirler, büyük ödüller olduğunu bilir ve bunun mutluluğunu yaşar.

Not: Diyanet İşleri Başkanlığı yayınlarından istifade edilmiştir.