İçinde yaşadığımız devir, Bilgi/Bilişim çağı, Dijital çağ, Sanal alem olarak adlandırılmaktadır
Dijital dünyanın baş döndürücü hızla geliştiği bir zamanda yaşıyoruz. Elbette bu yeni mecranın pek çok imkânından yararlanıyoruz. Ancak bir yandan da özendirdiği hayat tarzının haz, hırs, tüketim ve bireyselleşme üzerine kurgulandığına şahit oluyoruz.
Bazen sanal âlemin cazibesine kapılıp değerlerimizi yitiriyoruz. Gerçek hayatla bağımız koptukça ilişkilerimiz sanallaşıyor. Hatta kimi zaman en yakın dostumuz, ailemiz telefon ekranları, internet mecraları oluyor. Hiç şüphesiz bu gibi araçların İslami hassasiyetler gözetilmeksizin kullanımı; Müslümanların ferdi, ailevi ve sosyal hayatını tehdit ettiğini görür olduk. Müslüman olmamız hasebiyle meseleye baktığımızda şunları söyleyebiliriz. Yüce dinimiz İslam’ın ana gayesi, yeryüzünün en şerefli varlığı olarak yaratılan insanın can, mal, akıl, ırz ve inancını korumaktır.
İslam, bu beş temel değeri dokunulmaz kabul eder. Hayatın bütünü için geçerli olan bu durum teknolojiyi kullanırken de, internet ve sanal âlemde gezinirken de aynıdır.
O zaman:
-Hepimizin hayatında yerini alan internet ve sosyal medya, başıboş, ilkesiz ve sorumsuz bir alan olmamalıdır. Dijital dünyada bulunduğumuz sürece her şeyin bize emânet olduğunun idrakinde olmalı ve yazı, söz ve göz emanetini muhafaza etmek önceliğimiz olmalıdır.
-Başkalarını özendirecek veya rencide edecek paylaşımlardan kaçınmak, her zaman ve her yerde olduğu gibi sosyal medyada da asalet ve olgunluk alametidir.
-Hatalı olduğu açıkça bilinen bir sözü veya görüntüyü paylaşmanın hesabını nasıl verebiliriz? Doğruluğunda şüphe bulunan içerikler konusunda dikkatli ve duyarlı davranmak mümin olmamızın bir gereği değil midir? Bundan dolayı içerisinde günah, yalan, iftira, kul hakkı ve vebal olan bir paylaşımın veya beğeninin günah yükümüzü arttıracağının idrakinde olmak ve bilgiyi mutlaka doğru kaynaklardan temin etmek temel yaklaşımımız olmalıdır. Müslümana yakışan daima sorumluluk bilinciyle hareket etmek, Rabbinin koyduğu sınırlara uymaktır. Her durumda gerçeğin ve doğrunun yanında yer almaktır. Bu nedenle, sosyal medyada gördüğümüz veya okuduğumuz bir görüntüyü veya haberi araştırmaksızın paylaşmanın, beğeni yaparak onun başka yerlere ulaşmasına katkı sağlamanın hiç şüphesiz bir sorumluluğu olduğunu unutmamalıyız.
-Başkalarının mahremiyetini ihlal anlamına gelen paylaşımlar maalesef en fazla karşılaştığımız sosyal medya günahlarının başında gelmektedir. Unutmayalım ki normal hayatta olduğu gibi internet ve sosyal medyada da insanların haklarını ve özel hayatlarını ihlal etmek haramdır. Mahremiyete saygı göstermeyen her adım Kur’ân’ın, “Birbirinizin kusurlarını ve mahremini araştırmayın.” (Hucurat 12) emri ile çelişir.
-Günlük hayatta yalan söylemek, insanları karalamak, iftira atmak nasıl günahsa, yayın dünyasında ve sosyal medyada da aynı şekilde günahtır. Âlemlerin rabbi olan Allah, sanal âlemde de bizleri görmektedir. Oradaki söz ve davranışlarımızdan da bizi hesaba çekecektir.
Mü’min her yerde ve her ortamda mü’min olduğunu unutmamalıdır. Sosyal medya da buna dâhildir. Kulluğumuz ve sorumluluklarımız sosyal mecralarda da devam ediyor. Peygamberimiz (s.a.s.) “Kişiye işittiği her şeyi söylemesi günah olarak yeter.” (Müslim, Mukaddime 5) buyurmaktadır.
Yazımızı Yüce Rabbimizin buyruğuyla bitirelim: “Sakın bilmediğin şeyin ardına düşme! Çünkü göz, kulak ve kalp, bunların hepsi yaptıklarından elbette sorumludur ve mutlaka sorguya çekilecektir.” (İsra 36)
HAFTANIN FETVASI
İftira nedir?Sözlükte “yalan söylemek, uydurmak, asılsız isnatta bulunmak gibi” anlamlara gelen iftira, ahlâk terimi olarak bir kimseye işlemediği bir suçu isnat etmek demektir. Hukuk ve ahlâkta iftira yerine daha çok ifk ve bühtân terimleri kullanılır. Kur’an’da iftira ve aynı kökten gelen kelimeler elli dokuz yerde geçmektedir. Hadislerde, büyük günahlar arasında, kötülükten habersiz iffetli bir kadına zina iftirasında bulunmak da sayılmıştır (Buhârî, Vesâyâ, 23). Müminleri kötü huy ve davranışlardan uzak tutma gayreti içinde olan Hz. Peygamber (s.a.s.) onları iftira konusunda da uyarmış, iftiranın insanın âhiret hayatını iflasa götürecek olan kul hakları arasında yer aldığını belirtmiştir (Müslim, Birr, 60). İslâmda iftira haram kılındığı gibi asılsız olması muhtemel haberler doğruymuş gibi kabul edilerek bunları araştırmadan inanmak da yasaklanmıştır (İsrâ, 17/36; Hucurât, 49/6).
HAFTANIN AYETİ
“Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.” (Hucurat Suresi 11)
HAFTANIN HADİSİ
“Kişiye işittiği her şeyi söylemesi günah olarak yeter.” (Müslim, Mukaddime 5)