Gündem

Deprem sonrası neden kimseyi arayamıyoruz?

İstanbul’da meydana gelen depremlerin ardından vatandaşların en çok şikâyet ettiği konuların başında, yakınlarına ulaşamamak geldi.

Abone Ol

İstanbul’da meydana gelen depremlerin ardından vatandaşların en çok şikâyet ettiği konuların başında, yakınlarına ulaşamamak geldi. Sosyal medyada geniş yankı bulan bu sorun, her büyük depremde olduğu gibi yine iletişim altyapısının sınırlarını gözler önüne serdi.

Depremler sonrasında iletişim kuramamanın başlıca nedeni, ani ve yoğun arama trafiği. Milyonlarca kişinin aynı anda telefonla sevdiklerini aramaya çalışması, GSM altyapısının kapasitesini aşıyor. Normalde belirli kullanıcı yoğunluğu için tasarlanan sistemler, bu ani talep karşısında yanıt veremiyor ve hatlar kilitleniyor.

GSM operatörleri bu gibi durumlarda, kullanıcılarını SMS ve internet tabanlı iletişim kanallarına yönlendiriyor. Bu tercihin nedeni, sesli aramaların baz istasyonlarında daha fazla kapasite gerektirmesi. Oysa SMS ve internet üzerinden mesajlaşma, sistem üzerinde çok daha az yük oluşturuyor.

İletişim sorunlarının bir diğer kaynağı ise altyapı hasarları. Deprem sırasında baz istasyonları zarar görebiliyor, enerji kesintileri yaşanabiliyor ya da fiber optik hatlar kopabiliyor. Jeneratörlerin devreye girmesi bu kesintilere çözüm olsa da yakıt ihtiyacı ya da teknik arızalar yeni sorunlara yol açabiliyor.

Türkiye gibi deprem riski yüksek bir ülkede, iletişim sistemlerinin bu tür afetlere dayanıklı hale getirilmesi büyük önem taşıyor. Bu kapsamda mobil baz istasyonları, uydu telefonları ve alternatif haberleşme ağları gibi çözümler üzerinde çalışılıyor. Ancak bu sistemlerin tam kapasiteyle ve yaygın şekilde devreye alınması zaman ve ciddi maliyet gerektiriyor.

Vatandaşlara düşen sorumluluklar da önemli: Deprem anında öncelikli olarak SMS veya internet tabanlı mesajlaşma uygulamaları kullanmak, acil olmayan aramaları ertelemek, ve panik halinde aşırı yüklenmeye sebep olacak davranışlardan kaçınmak gerekiyor.

İletişim kesintileri sadece teknik bir mesele değil; aynı zamanda hazırlıklı olmayı gerektiren toplumsal bir konu. Her yeni deprem, bu konuda daha hızlı ve etkili adımlar atmamız gerektiğini hatırlatıyor.