Türk savunma sanayii, tarihi bir başarıya daha imza attı. Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ) tarafından geliştirilen milli muharip uçak KAAN, uluslararası pazarda ilk büyük ihracatını gerçekleştirdi. Türkiye ile Endonezya arasında imzalanan anlaşma kapsamında, 48 adet KAAN savaş uçağı bu ülkeye satılacak.
İki ülke arasında düzenlenen imza töreni, savunma sanayiinde Türkiye’nin geldiği noktayı bir kez daha gözler önüne serdi. Tören, TUSAŞ ve Endonezya Savunma Bakanlığı yetkililerinin katılımıyla gerçekleştirildi.
120 AY İÇİNDE TESLİMATLAR TAMAMLANACAK
Anlaşmaya göre, toplam 48 adet milli muharip uçağın teslimatı önümüzdeki 120 ay içinde tamamlanacak. Böylece KAAN, yalnızca Türk Hava Kuvvetleri'nin değil, aynı zamanda dost ve müttefik ülkelerin de savunma ihtiyaçlarını karşılamaya hazırlanıyor.
Milli muharip uçağın teknik kabiliyetleri, yüksek manevra yeteneği, radarda düşük görünürlük (stealth) teknolojisi, modern aviyonik sistemleri ve üstün savaş kabiliyetiyle ön plana çıkıyor. Bu özellikler, KAAN’ı beşinci nesil savaş uçakları arasında önemli bir konuma taşıyor.
SAVUNMA SANAYİİNDE DÖNÜM NOKTASI
Bu ihracat anlaşması, sadece bir ticari başarı olarak değil, aynı zamanda Türkiye’nin yüksek teknolojili savunma ürünleriyle küresel pazarda söz sahibi olmaya başladığının da bir göstergesi. Türkiye’nin milli kaynaklarla geliştirdiği KAAN projesi, Cumhuriyet tarihinin en büyük savunma ihracat kalemlerinden biri olma özelliği taşıyor.
Uzmanlar, KAAN’ın ilk yurtdışı satışının Endonezya gibi stratejik öneme sahip bir ülkeye yapılmasını, Türkiye’nin savunma diplomasisi açısından da önemli bir adım olarak değerlendiriyor.
TÜRKİYE’DEN KÜRESEL OYUNCULUĞA GÜÇLÜ ADIM
TUSAŞ’ın geliştirdiği KAAN’ın uluslararası pazarda ilgi görmesi, Türkiye’nin savunma sanayii ihracat hedeflerine ulaşmasında kritik bir rol oynuyor. 48 adetlik bu anlaşma, ilerleyen dönemlerde başka ülkelerle yapılacak iş birliklerinin de önünü açabilir.
KAAN, yalnızca bir savaş uçağı değil; Türkiye'nin teknoloji üretme kapasitesinin, stratejik vizyonunun ve savunma alanındaki bağımsızlık hedeflerinin bir sembolü olarak öne çıkıyor.