Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Peygamberimiz (Sav) İman ve İstikamet

Yüce dinimiz İslam’ın en

Yüce dinimiz İslam’ın en temel gayesi, erdemli birey, faziletli toplum ve huzurlu bir dünya inşa etmektir. Allah’ın vahiy ve peygamberler vasıtasıyla vazettiği bütün hükümler, gönderdiği bütün değerler, bu idealin gerçekleşmesine matuftur. Bu yolda olmanın en önemli göstergesi de iman ve istikamettir.

İman, her türlü batıl düşünce ve anlayıştan kalbi arındırarak samimiyetle âlemlerin Rabbine bağlanmaktır. İman kalbe atfedilen bir eylem olmakla birlikte, cennet ehlini iman ve sâlih amel sahiplerinin teşkil edeceği belirtilerek imanla ilâhî emirlere uymak/istikamet sahibi olmak arasında sıkı bir ilişki bulunduğuna dikkat çekilir.

İstikamet, Kur’an’ın en temel ilkelerinden biridir. Sözlükte doğruluk, dürüstlük, adalet, i’tidal, itaat, sadakat, dürüstçe yaşama, sebat ve kararlılık gibi anlamlar verilmektedir. Genellikle dinî ve ahlaki hükümlere uygun bir hayat sürme, her hususta aşırılıktan uzak ve dengeli olma, yaratılanların haklarını gözetme ve Allah’a itaat edip Hz. Peygamber’in sünnetine uyma şeklinde açıklanmaktadı

İslam’ın iki temel kaynağı olan Kur’an ve Sünnet, kıyamete kadar istikamet üzere kalmanın yol haritasını insanlara anlatır. Hz. Peygamber, Veda Haccı’nda irad ettiği Veda Hutbesi’nde, “Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız müddetçe yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar, Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvattâ, Kader, 3) buyurmuştur. İslam dairesine girişin anahtarı olan imandan sonra bu imanda sabit kalmak ve gerek ibadetlerde gerekse tutum ve davranışlarda gereğini yerine getirmek, kısacası istikamet üzere olmak İslam’ın özünü teşkil eder.

İstikamet sahibi olmak da, istikamet sahibi kalmak da kolay değildir. Dinlerini yollarını tahrip edenler gibi bazen ölçüler şaşabilir Ölçülerin şaştığı anlarda Müslüman açısından yapılacak şey bellidir. İnanç, ibadet, muamelat, insani ilişkiler, varlıklarla ilişkileri hususunda kendi ölçülerimiz bir kenara bırakılıp Allah ve Rasulü’nün bize hayat bahşeden ölçüleri esas alınmalıdır. Zira ölçü şaşarsa istikamet de kaybolur. İstikamet ise bir Müslüman için çok önemli bir duruştur.

Bir gün sahâbe-i kirâmdan biri, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’e gelerek “Ya Resûlallah! Bana İslam’la ilgili öyle bir şey söyle ki başka hiç kimseye soru sorma ihtiyacı hissetmeyeyim” dedi

Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.s) ona şöyle buyurdu:

“Allah’a iman ettim de, sonra da dosdoğru ol.”

İman, Rabbimize samimiyetle kul olmaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in örnekliğinde bir hayat yaşamaktır. İman, insanı özgürleştirir. Onu en doğru yola, sırât-ı müstakîme iletir. İman, insana yaratılış gayesini ve sorumluluklarını öğretir. Ona kimlik ve kişilik kazandırır.

İmanın gereği istikamettir, yani kişinin özüyle sözünü bir kılmasıdır. Olduğu gibi görünmesi, göründüğü gibi olmasıdır. İstikamet, insanın hayatını Kur’an-ı Kerim’e ve Peygamberimiz (s.a.s)’in sünnetine göre şekillendirmesidir. Allah ve Resûlünün rızasını herkesten ve her şeyden üstün tutmasıdır.

İstikamet, imanımıza, ibadetlerimize, ahlakımıza, hâsılı hayatımızın her ânına ve her alanına yansıdığı müddetçe gerçek anlamına kavuşur.

İmanda istikamet, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamaktır. Tevhid ve vahdeti kuşanmaktır.

İbadette istikamet, ölüm bize gelinceye kadar kulluk vazifelerimize sadık kalmaktır. İbadetlerimizi yalnızca Allah’a has kılmak; her türlü riya ve gösterişten arındırmaktır.

Ahlakta istikamet ise,

Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in örnek ahlakını rehber edinmektir. Ülfet ve muhabbeti, nezaket ve zarafeti aile hayatımıza hâkim kılmaktır. Yalan ve hileye, zulüm ve haksızlığa asla tevessül etmemektir. Kul ve kamu hakkını ihlal eden davranışlardan kaçınmaktır. Elimizden, dilimizden, evimizden, işimizden, hâsılı hayatımızın her alanından haram ve günah olan her şeyi uzak tutmaktır.

Ne mutlu, Rabbimizin emrettiği, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in yaşayarak öğrettiği istikamet üzere bir ömür sürenlere. Ne mutlu, sırât-ı müstakîme engel olan kin, nefret, düşmanlık ve haset gibi kötü duygu ve düşüncelerden arınanlara.

 

Semiha Yüksel

Kütahya İl vaizi

Kaynak :Diyanet yayınları