Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Camii ve Cemaatin Önemi

‘Mescit’ sözcüğü ‘tevazu ile

‘Mescit’ sözcüğü ‘tevazu ile eğilmek’ anlamındaki secde etmek kelimesinden türeyen ve ‘secde edilen yer’ manasını ifade eden bir isimdir.

Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerde Müslümanların ibadet mekânları ‘mescit’ olarak anılmıştır. İslam tarihinde içinde cuma namazı kılınan ve hutbe okunan daha büyük mescitlere, cemaati bir araya toplayan manasında ‘el-mescidü’l-câmi’ şeklinde bir kullanım oluşmuştur. Ülkemizde zamanla bu tamlamanın ‘cami’ kısmı tek başına kullanılarak yaygınlık kazanmış, ‘mescit’ ismi ise müstakil olmayan, çok daha küçük ibadethanelere has kılınmıştır. İslâm dünyasının geri kalanı ise ‘mescit’ ismini benimsemiş, Müslümanların en kutsal mekânları olarak bilinen Mescid-i Harâm, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ özel isimleriyle anılmaya devam edilmiştir.

Yeryüzü bütünüyle mabet yani ibadet mekanı sayılmakla beraber özel olarak ilk ibadet yeri Mekke’de bulunan Kabe belirlenmiştir. Kabe’nin ilk yapıcısı ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Adem’dir. Camiler de Kabe’ye ulaşamayan insanlar için Kabe görevini icra eden birer şubedir. Dolayısıyla Kabe nasıl mukaddes ise camiler de bu açıdan mukaddestirler.

Camilerin hem maddi hem de manevi yönden imar edilmesi İslam’ın üzerinde önemle durduğu konulardan birisidir. Günümüzde de camiler, insanların ihtiyaç duyduğu yerlere ibadet alanı ile beraber kütüphane, konferans salonu ve gençlik merkezi gibi diğer kültürel faaliyetlerin de yapılabileceği kullanışlı olacak şekilde inşa edilmelidir. Manevi imar konusuna gelince; tabii ki öncelikli olarak 5 vakit namazın camide cemaatle kılınması akla gelir. Kur’an’da Bakara Suresi 43. ayette “Namazı kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle beraber rükû edin” buyurulur. Peygamberimiz de Mekke döneminde çok olmasa da Medine döneminde hemen hemen bütün farz namazları cemaatle kılmıştır. Bu konudaki hadisler şöyledir:

“Cemaatle kılınan namaz ayrı kılınan namazdan yirmiyedi derece üstündür.”

“Bir kimsenin cemaatle kıldığı namazın sevabı evinde ve çarşı pazarda kıldığı namazdan yirmibeş kat daha fazladır. O kimse abdestini güzelce alıp, sonra sadece namaz kılmak maksadıyla mescide giderse attığı her adım sebebiyle bir derece yükseltilir, bir hatası da silinir. Namazını kıldıktan sonra abdestini bozmadan namaz kıldığı yerde kaldığı müddetçe melekler ona ‘Allah’ım! Ona rahmetinle muamele et, ona acı!’ diyerek dua etmeye devam ederler. O kimse namazı beklediği sürece namazda imiş gibidir.”

“Hz. Peygamber’e âmâ bir adam gelip: ‘Yâ Resûlallah! Beni mescide götürecek bir kimsem yok’ diyerek namazı evinde kılabilmek için Resûlullah’tan kendisine müsaade etmesini istedi. Peygamber Efendimiz de müsaade etti. Âmâ dönüp giderken Resûl-i Ekrem onu çağırarak: ‘Sen namaz için ezan okunduğunu işitiyor musun?’ diye sordu. Âmâ: ‘Evet’ cevabını verdi. Hz. Peygamber ‘O halde davete icâbet et, cemaate gel’ buyurdu.”

“Bir kimse evinde güzelce temizlenir de Allah’ın farzlarından birini ödemek için mescidlerden birine giderse, attığı adımlardan biri günahlarını siler, diğeri de onun derecesini yükseltir.”

“Bir köy veya kırda üç kişi birlikte bulunur da namazı aralarında cemaatle kılmazlarsa, şeytan onları kuşatıp yener. Şu halde cemaate devam ediniz. Muhakkak ki sürüden ayrılan koyunu kurt yer.”

“Yatsı namazını cemaatle kılan kimse gece yarısına kadar namaz kılmış gibidir. Sabah namazını cemaatle kılan kimse ise bütün gece namaz kılmış gibidir.”

“İnsanlar yatsı namazı ile sabah namazındaki fazilet ve sevabı bilselerdi, emekleyerek bile olsa mutlaka camiye, cemaate gelirlerdi.”

“İnsanlar ezan okumanın ve namazda birinci safta bulunmanın ne kadar faziletli olduğunu bilselerdi, sonra bunları yapabilmek için kur’a çekmek zorunda kalsalardı kur’a çekerlerdi. Şayet camide cemaate erken yetişmenin ne kadar faziletli olduğunu bilselerdi, birbirleriyle yarışa girerlerdi. Eğer yatsı namazı ile sabah namazındaki fazileti bilselerdi, emekleyerek ve sürünerek de olsa bu iki namaza gelirlerdi.”

“Birinizin hanımı mescide gitmek için izin talep ederse ona mani olmasın (izin versin).”

Yazımızı şairin şu güzel dizeleri ile bitirelim:

Biz, kısık sesleriz… Minareleri,               Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,

Sen, ezansız bırakma, Allah’ım!             Ya çobansız bırakma, Allah’ım!

Ya çağır şurda bal yapanlarını,              Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız

Ya kovansız bırakma, Allah’ım!              Ve vatansız bırakma, Allah’ım!

Mahyasızdır minareler… Göğü de          Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,

Kehkeşansız bırakma Allah’ım!              Müslümansız bırakma, Allah’ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,             Yarının yollarında yılları da,

Ramazansız bırakma, Allah’ım!              Müslümansız bırakma, Allah’ım!

Kütahya İl Uzman Vaizi Halil İbrahim İnak