Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Sonsuz hayata hazırlık

SONSUZ HAYATA HAZIRLIK: HESAP

SONSUZ HAYATA HAZIRLIK: HESAP GÜNÜNÜ UNUTMAYALIM

Hazırlayan: Fatma Zehra BALABAN

Âhiret kelimesi Kur”an”da çok sık geçer. Genellikle de “el-yevmü”l-âhir” (son gün), “ed-dârü”l-âhire” veya “dârü”l-âhire” (son ikamet mahalli), “en-neş”etü”l-âhire” (ikinci yaratılış, son hilkat) tarzında veya dünya ile karşılaştırmalı olarak zikredilir. Âhiret kelimesi Kur”an”da yalın olarak kullanıldığında da “ed-dârü”l-âhire” (âhiret yurdu) mânâsına gelir.

Âhirete iman, Allah”ın varlığını kabul eden pek çok inanç ve dinde mevcuttur. Ancak âhiret hayatının mahiyeti, safhaları ve tasviri çeşitli din ve inançlara göre farklılık arz eder. Kur”an”da  Hz. Nuh, Hz. İbrâhim, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. İsa başta olmak üzere birçok peygamberin  âhirete imana vurgu yaptıkları ve ümmetlerine âhirete imanı telkin ettikleri bildirilmektedir.

Kur”an, âhirete iman konusunun çerçevesini çizdiği gibi konunun detaylarını da belirlemiş, safhalarını, merhalelerini en ayrıntılı bir şekilde izah etmiştir. Allah Resûlü de âhirete imanı inanılması zorunlu esaslardan birisi olarak öğretmiştir. Cebrail”in (as),

“İman nedir?” sorusuna şu cevabı vermiştir: “İman; Allah”a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe hayır ve şerriyle kadere inanmaktır.” 2 Kısaca âhirete iman, mümin olmanın temel şartlarından birisidir. Kur”ân-ı Kerîm”demüttakî kullardan bahsedilirken, “Onlar gayba inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; âhiret gününe de kesinlikle inanırlar.” 3  buyrularakâhirete iman, takva sahibi mümin olabilmenin özelliklerinden sayılmaktadır. Ayrıca müminlerden bahsedilirken de, “Onlar, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren kimselerdir. Onlar âhirete de kesin olarak inanırlar.” 4 buyrularak âhirete iman vurgusu yapılmaktadır. Öte yandan müşriklerin hacılara su ikram etme ve Kâbe”yi  onarmayıâhirete imanla bir tutmaları karşısında, “Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Harâm”ın bakım ve onarımını, Allah”a ve âhiret gününe iman edip Allah yolunda cihad eden kimse(lerin amelleri) gibi mi tuttunuz? Bunlar Allah katında eşit olmazlar. Allah, zalim topluluğu doğru yola erdirmez.” 5 buyrulması da âhirete imana, Kur”an”ın  atfettiği önemi göstermektedir.

Âhirete iman konusunda dikkat çeken hususlardan birisi de bu konunun Allah”la ve Allah”a imanla birlikte zikredilmesidir. Âhirete iman ile Allah”a iman arasında doğrudan ve son derece güçlü bir bağ bulunmaktadır. Kişinin âhireti inkâr etmesi onu var eden ve varlığı konusunda da insanlığı bilgilendiren Allah”ı da inkâr etmesi anlamına gelir. Âhirete inanmak insanın bireysel, toplumsal ve evrensel boyutlarıyla da güçlü bir biçimde ilişkilidir. Peygamber Efendimiz şöyle der: “Allah”a ve âhiret gününe iman eden kişi misafirine ikram etsin. Allah”a ve âhiret gününe iman eden kişi komşusunu rahatsız etmesin. Allah”a ve âhiret gününe iman eden kişi ya hayır söylesin ya da sussun.” 6 “

İslâm akaidi ‘nin temel esaslarından biri olan âhirete iman, mutlak adaletin tecelli edeceğine imanın da bir gereğidir. Çünkü Peygamber Efendimizin ifadesiyle “Kıyamet gününde tüm haklar sahiplerine verilecektir. Hatta boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan hakkı alınacaktır.” 7

İnsanda adalet duygusu fıtrîdir. Dünyanın hiçbir yerinde tarihin hiçbir döneminde adaletin sürekli olarak tecelli edip, hâkim olduğunu söylemek mümkün değildir. Hayatı boyunca birçok haksızlığa muhatap olan insan, hakkını tam olarak alabileceği bir zamanın özlemini çeker, hasretini duyar. İyi ile kötünün, zalim ile mazlumun, haklı ile haksızın tam olarak ayrılacağı bir günün, zamanın gelmesini  ister. Dünya hayatında zorluklarla, zorbalıklarla, haksızlıklarla ve sıkıntılarla mücadele ettiği hâlde insanın bunları her zaman ortadan kaldıramadığı, acıların ve ızdırapların pençesinde kıvrandığı bilinen bir gerçektir. Böylesine bir gerçekliğin şekillendirdiği dünya hayatında iyilik ve kötülüklerin karşılığının tam mânâsıyla  görüleceği, bunu engelleyecek hiçbir perdenin olmayacağı sonsuz bir yaşamın varlığına inanmak, insan için büyük bir ümit kaynağıdır. Yüce Allah”ın yoktan var ettiği, kendi ruhundan üflediği, yeryüzünde halife kıldığı ve tüm meleklerden ona secde etmelerini istediği insanın 8 yok olmayıp O”na dönmesi, insanın yaratılmasındaki hikmetin gereğidir. Yaratılışındaki bu hikmeti unutmayan, insan olma şuurunu yitirmeyen bir kişinin, ruhunu âdil bir yargılama ve eksiksiz bir karşılık göreceği duygusundan başka hiçbir şey tam mânâsıyla  tatmin edemez. Yaratılış gayesini unutmayan, âhiret hayatının varlığına ve ilâhî adalete inanan mümin bu ulvî duygunun benliğinde oluşturduğu heyecanla hayatına yön verir ve salih amellere yönelir. Buna karşılık Allah”ın takdir edeceği mükâfat, bir kudsî hadiste şu şekilde ifade edilir:

“Ben, salih kullarıma hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği nimetler hazırladım.” 9  Öte yandan insanlar dünya hayatında sağlık, servet, zekâ, kabiliyet ve hayat standartları açısından eşit değildir. Kimi açlık ve yoksulluk içerisinde kendisine takdir edilen hayatı yaşarken, kimi zevk ve safa içerisinde bir hayat sürebilmektedir. Kimisi sağlıklı bir yaşam sürerken diğeri bin bir hastalığın pençesinde boğuşabilmekte veya doğuştan ya da sonradan meydana gelen sebeplerden dolayı engelli olarak hayatını idame ettirmektedir. Dünya hayatında farklı sıkıntılar çeken insanların ilâhî adaleti göreceği ikinci bir hayat olmalıdır. Bu düşünce âhiret fikrini ve âhirete imanı besleyen etkenlerden birisidir. Kâinattaki her şeyin emrine verildiği insan,10  elbette diğer insanlara ve Yaratan”ına karşı sorumluluklar taşımaktadır. Âhirete iman insanın bu sorumluluk duygusu ve şuuru içerisinde hareket etmesini ve ebedî hayatta mutlu olabilmek için çalışmasını gerektirmektedir. Âhirete iman eden kişi, dünya hayatını bu şuur düzleminde sürdürmekte, sonsuz mutluluğun kapısını aralamanın gayretini göstermektedir. Allah Resûlü, inanan insanın dünyada takınması gereken bu tavrı şu tanımlama ile ortaya koymaktadır: “Akıllı kişi kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. Âciz kişi ise arzularına uyup bir de Allah”tan (bağışlanma) umandır” 11 Çünkü “İnsanoğlu kıyamet günü beş şeyden; ömrünü nerede ve nasıl tükettiğinden, gençliğini nerede ve nasıl geçirdiğinden, malını nerden kazanıp nerede harcadığından, öğrendiği bilgilerle yaşayıp yaşamadığından hesaba çekilmedikçe hiçbir tarafa hareket edemeyecek, yerinden kımıldayamayacaktır.” 12

Allah Resûlü”ne, “Müminlerin en akıllısı (şuurlusu) kimdir?” diye sorulduğunda o, “Ölümü en çok hatırlayan ve ölümden sonraki hayatı için en güzel şekilde hazırlanan kimsedir.” 13  diye cevap vermiştir. Âhirete imanı içtenlikle benimseyen mümin, “yaptığı hiçbir iyiliğin mükâfatsız kalmayacağını hem dünyada hem de âhirette karşılığının tam olarak verileceğini” bilir.14 Diğer taraftan âhirete inanan kişi, ebedî hayatta kendisinin tek yoldaşının ameli yani dünyada yapıp ettikleri olduğunu idrak eder. Çünkü Allah Resûlü, “Ölü ile beraber kabre kadar üç şey gider: Ailesi, malı ve amelleri. Bunlardan ikisi yani ailesi ve malı geri döner üçüncüsü olan ameli kendisiyle baş başa kalır.” 15 buyurmaktadır. Ümmetinin âhiretteyoldaşsız ve rehbersiz kalıp mutluluğu tadamayacak olma ihtimalini Allah Resûlü düşünmüş, bir kabrin kenarında oturmuş, gözyaşı dökmüş ve arkadaşlarına, “Kardeşlerim! Ölüm için hazırlık yapın.” 16 buyurmuştur. Dünyada âhiretin ebedî mutluluğunu ve sonsuz nimetlerini düşünerek Yaratan”ının gösterdiği doğrultuda hareket eden mümin, hiç şüphesiz âhirette cennetle mükâfatlandırılacaktır. Bu minvalde Allah Resûlü, “Allah”a ve âhiret gününe iman ederek ölen kimseye, “Cennetin sekiz kapısının hangisinden dilersen gir.” denilir.” 17 müjdesini vermektedir. Ayrıca Allah Resûlü, Allah”a, âhiret gününe, cennete, cehenneme, öldükten sonra dirilmeye ve hesap gününe iman ettiği hâlde ölen kişinin de cennete gireceğini haber vermiştir.18  Allah Teâlâ da, “Ey iman edenler! Allah”a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah”ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse, derin bir sapkınlığa düşmüş olur.” 19 buyurarak âhirete inanmamayı sapkınlık olarak nitelendirmiş, âhirete inanmayanlar için elemli bir azap hazırladığını 20 beyan etmiştir.

Âhirete iman etmek insan hayatına anlam katar, yön verir, değer kazandırır. Bu inanç, insana bütün davranışlarını yüce bir gaye için yaptığı bilincini aşılar. Ebedî hayatı hesaba katarak hareket eden insan, kötülüklerden uzak durur. Dünya hayatını iyilik, dürüstlük, yardımseverlik, yalnızca  Yaratıcı”ya kulluk gibi salih ameller üzerine inşa eder.

Âhirete inanan insan, dünya hayatında ölçülü, tutarlı hareket eder. Kin, haset, düşmanlık, nefret gibi duygularını törpüler. Affetme, bağışlama, hoş görme duygularını geliştirir. Kendisi, ailesi, çevresi ve toplumu ile barışık yaşar. Belâ ve musibetler karşısında sabırlı ve fedakârca davranabilir. Huzuru ve mutluluğu servet, şöhret, kudret, şehvet gibi fâni yani geçici tatminlerde değil  Allah”a imanda, imanı çerçevesinde yaşamada arar. O”nun  rızasını kazanabileceği işleri yapmaya çalışır. Âhirete  iman bilinciyle hareket eden ve bu bilinç doğrultusunda yaşayan bireyler; erdemli, ahlâklı olmayı, hak hukuka riayet etmeyi, başkalarına saygı göstermeyi, kısaca yaratılanı Yaratan”dan ötürü sevmeyi şiar edinirler. Bu his ve şuura sahip olan fertlerden müteşekkil olan toplum da huzurlu bir toplum olur.

DİPNOTLAR:

1 Yûsuf, 12/101,2  HM191İbnHanbel, I, 28 3 Bakara, 2/3-4.  4  Lokmân, 31/4. 5 Tevbe, 9/19.

6  D5154 EbûDâvûd, Edeb, 122, 123. 7 HM125 İbnHanbel, I, 20 ,8  HM26650 İbnHanbel, VI, 250.

9 HM17123 İbnHanbel, IV, 110. 10 Lokmân, 31/20. 11 Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 2. 12  T2416Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 1.

13 İM4259 İbnMâce, Zühd, 31.  14  M7089 Müslim, Sıfâtü’l-münâfıkin, 56   15  N1939 Nesâî, Cenâiz52 ,  16 İM4195 İbnMâce, Zühd, 19. 17 21 HM97 İbnHanbel, I, 17. 18 HM15747 İbnHanbel, III, 444. 19 23Nisâ, 4/136. 20 İsrâ, 17/10.

Yararlanılan kaynaklar: Hadislerle İslam ,DİB