Tartışmalarıyla birlikte gelen Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemi uygulamaları ile bir süre stabil kalan doların yeniden ateşinin yükselmeye başlaması ve yükselen enflasyon ile mücadele kapsamında ekonomi yönetimi almış olduğu yeni tedbirleri açıkladı. Açıklama yapılacağı haberi ile 17,20 civarı seyreden dolar kuru 16,80’e kadar gerilese de açıklamalar sonrasında yeniden 17,20 seviyeleri civarına geri geldi.
Yani aslında piyasalar bu durum için açıklanan tedbirleri beklenildiği gibi satın almadı diyebiliriz.
Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada vatandaşımızın, yatırımlarını Türk lirası (TL) cinsi varlıklara yönlendirmesi ve bunun özendirilmesini görebiliyoruz. Bununla birlikte daha geniş bir kitleyi yatırım yapmaya teşvik etmek amaçlanıyor. Burada da amaç aslında vatandaşı TL cinsi yatırımlara özendirmek ve dolayısıyla dövize talebi azaltmak. Bunun için planlanan ise Gelire Endeksli Senet (GES) ihracı yapılması ki talep toplama 15 Haziran’da başlayacak.
Nedir bu gelire endeksli senet yani kısaca GES sistemi?
GES bir borçlanma senedidir. Daha açık, devletin iç borçlanmada kullanılmak üzere ihraç edeceği kupon getirisi ve çeşitli garantileri sağlayacak olan bir borçlanma senedidir. Sistemin tam içeriği henüz açıklanmamış olsa da dışarıda konuşulanlar var elbet. Ama genel itibari ile anlaşılan şu, birkaç kamu kurumunun gelirleri karşılık gösterilerek borçlanılacak. Yani belirlenen ve karlılığı yüksek birkaç Kamu İktisadi Kuruluşun (KİT) gelirlerine endekslenmiş bir getiriden söz ediliyor. Aslında üç ayda bir yapılacak olan kupon ödemeleri için asgari garanti verilerek devlet borçlanıyor diyebiliriz. Bir de, KİT’lerden bütçeye aktarılan hasılat beklenenin üzerinde bir performans gösterirse bu durum yatırımcısına ilave gelir sağlayabilecek.
Şimdi benim kafama takılan en büyük soru şu; devletimiz zaten iç borçlanmada hiçbir karşılık göstermeden devlet tahvilleri aracılığı ile borçlanabiliyorken böyle bir borçlanma sistemine neden ihtiyaç duydu? Bunu anlamak benim için gerçekten zor, sistemin detayları belirdikçe sebebi daha iyi anlayabileceğimi umuyorum-umuyoruz.
Bununla birlikte tüketici kredilerine de çeşitli kısıtlamalar getirildi. 50bin-100bin TL arası krediler için vade 24 ay, 100 bin üzerinde krediler için ise vade 12 ay olarak belirlendi.
Kredi kartları için ise limiti 25bin altında olan kartlarda asgari ödeme miktarı 20% olurken, 25bin üzeri olan kartlar için 40% olarak belirlendi.
Kredilerdeki 10% olan zorunlu karşılık oranları ise 20 % çıkarıldı.
Aslında tüm bunlar, kredi ile büyümenin enflasyonu artırıcı etkisine önlem gibi görünüyor ve , daha ziyade yatırımlar ve ihracata yönlendirilmesi amaçlanıyor gibi görünüyor.
Şüphesiz ki bu zamana kadar enflasyonu göz ardı edip her daim büyüme ve genişlemeden yana olan hükümetin, artık enflasyondan yana tavır aldığını görebiliriz ve bu durumun büyüme üzerine bir parça negatif etkisi olacağı da aşikardır.
Yabancılara swap imkânı yani, yurtdışı yerleşiklere tahsisli swap imkânı yeniden açılmış oluyor. Tahvil ve hisse senedi yatırımı yapan yabancıların TL ye erişimi yeniden sağlanıyor. Tek şart, açığa satış işlemleri yapmayacağını taahhüt ediyor olmaları. Bu olumlu bulduğum bir detay.
Son olarak sermaye Piyasası Kurulu (SPK) halka arzlar ve yurtdışına hisse arzlarında alınan ücretlerde indirime gitti. Böylece halka arz ile şirketlere sermaye sağlanması özendirilmiş oldu.
Genel itibariyle enflasyonu ve kurları aşağı çekmeye yönelik her türlü adımı sonuna kadar destekliyoruz. Bunu zaten biliyorsunuz. Önemli olan kur ve enflasyonun düşeceğine piyasayı ikna edebilmektir ki şimdiye kadar bu pek başarılı olmadı. Unutulmamalı; para politikalarının en etkili silahı faizlerdir. Alınan tüm tedbirler faiz silahını kullanmaktan çok uzak olduğumuzu gösterir niteliktedir.
Ama; faiz mekanizması etkili bir şekilde kullanılmadığı sürece enflasyon ile mücadele edilemez ki …
Olması gereken değerlerde şişirilmemiş inik lastikler ile hareket eden otomobilin sürüş güvenliği ve kontrolünü sağlamak zor olabilir.
Sağlıcakla kalın.
YORUMLAR